Bacak damar tıkanıklığı, arterlerde daralma veya tıkanma ile ortaya çıkar. En önemli belirtisi yürürken baldırda ağrı oluşmasıdır. İleri aşamada istirahat ağrısı, soğukluk, renk değişikliği ve iyileşmeyen yaralar görülebilir. Bu bulgular erken teşhis için önemlidir.

Kronik bacak damar tıkanıklığında yürüme mesafesinin kısalması dikkat çeker. Hasta kısa mesafelerde dahi ağrı hisseder. Bu durum yaşam kalitesini düşürür ve ilerleyen dönemde dokuların beslenmesini ciddi şekilde bozar.

Damar tıkanıklığının diğer belirtileri arasında ayakta uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük bulunur. Bacaklarda kıl ve tırnak yapısında değişiklikler de görülebilir. Bu işaretler periferik arter hastalığının habercisi olabilir.

Girişimsel radyoloji yöntemleriyle bacak damar tıkanıklıkları balon anjiyoplasti ve stentleme işlemleriyle açılabilir. Bu minimal invaziv tedaviler, kan akışını yeniden sağlar ve uzuv kaybı riskini azaltır. Erken müdahale, tedavi başarısını artırır.

Bacak Damar Tıkanıklığı Belirtilerinin Erken Uyarı İşaretleri Nelerdir?

Bacak damar tıkanıklığında ilk ortaya çıkan işaretler genellikle sinsi ve hafif düzeydedir. Kimi zaman bacaklarda yorulma hissi, kimi zaman hafif bir ağrı ya da sızlama olarak başlar. Örneğin kısa bir mesafe yürüdüğünüzde bacaklarınızda alışılmadık bir ağırlık, yorgunluk veya hafif bir kramp hissi yaşayabilirsiniz. Bunu, “Arada bir oluyor, geçer,” diye düşünerek hafife almak oldukça yaygındır. Ancak vücudumuz aslında bu sinyallerle bizi uyarır; çünkü damarlar ne kadar daralmış olursa olsun, dokuların oksijen ihtiyacı artınca (yürürken veya merdiven çıkarken) ilk semptomları göndermeye başlar.

Bazı kişilerde bu erken uyarı işaretleri sadece yorgunluk veya “bacakların çekilmesi” olarak algılanabilir. Hatta yanma hissi ya da hafif yanıp sönen bir ağrıdan söz edilebilir. Bu semptomlar, genellikle dinlenme ile geçer. “Dinlenince geçiyorsa büyük bir şey yoktur,” yanılgısına kapılmak ne yazık ki yaygındır. Oysaki bu bacak damarlarının henüz kısmen çalıştığını, ama tam kapasitede olmadığını gösterir. Arterler (atar damarlar) önemli ölçüde daraldığında veya tıkandığında, dokular yeterli kan alamaz. Bu durum ilerleyen aşamalarda daha belirgin belirtilerle karşınıza çıkabilir.

Bir diğer erken işaret de geceleri, özellikle yatağa uzandığınızda ortaya çıkan bacak ağrılarıdır. Normalde, gündüz hareketliyken hissetmediğiniz ağrı, uzandığınızda kan dolaşımındaki değişiklikler ve yerçekiminin azalmasıyla birden belirginleşebilir. Bu sırada bacaklarınızda “karıncalanma” ya da hafif “ısırma hissi” yaşamak mümkündür. Tabii bu tek başına her zaman tıkanıklık belirtisi olmayabilir; ancak diğer semptomlarla birleştiğinde dikkate değer bir ipucu sunar.

Aralıklı Topallama (Intermittent Claudication) Bacak Damar Tıkanıklığı Belirtileriyle Nasıl İlişkilidir?

Aralıklı topallama, tıp literatüründe “Intermittent Claudication” olarak bilinir ve bacak damar tıkanıklığının adeta “kartviziti” olarak görülebilir. Bu terim kulağa yabancı gelebilir, ancak basitçe ifade etmek gerekirse: yürürken ortaya çıkan ve bir süre dinlenince geçen bacak ağrısıdır. Bu ağrı genellikle baldırlarınızda belirir ama tıkanıklığın seviyesine göre kalçanızda, uyluğunuzda (üst bacakta) ya da ayaklarınızda da hissedebilirsiniz.

Neden “aralıklı” denir? Çünkü ağrı, yürüyüş gibi efor gerektiren bir faaliyete başladığınızda kendini gösterir ve kısa bir molayla genelde hafifler veya geçer. Bunu, “motorun hararet yapması” benzetmesiyle anlatabiliriz. Arabanızın radyatörü sorunluysa uzun yolda motor ısınır ve sizi mola vermek zorunda bırakır. Bir süre durup soğumasını beklediğinizde, motor yeniden idare eder hale gelir. Bacaklarda damar tıkanıklığı olduğunda da benzer bir döngü yaşanır. Hareketle artan kas oksijen ihtiyacı, daralmış damarlardan dolayı karşılanamaz; kaslar “yakıt” bulamadığında ağrıyla tepki verir. Dinlenince kasın oksijen ihtiyacı azalır, böylece kan akışı o ihtiyacı kısmen karşılayabilir ve ağrı hafifler.

Aralıklı topallama aynı zamanda dolaşım sisteminde daha genel bir sorunun, yani atardamar sertliği (ateroskleroz) gibi durumların habercisi olabilir. Birçok kişi, özellikle orta yaş ve üzerindeki bireyler, bu belirtileri “yaşa bağlı ağrılar” olarak yorumlayarak doktora geç başvurur. Oysa aralıklı topallamanın varlığı, bacak damar tıkanıklığının yalnızca başlangıcı değil kalp ve beyin damarlarında da risklerin artabileceğinin bir göstergesidir. Bu nedenle yürürken belirgin şekilde artan ve dinlenince geçen bacak ağrınız varsa, bunu kesinlikle dikkate almalısınız.

Soğuk Ayaklar, Bacak Damar Tıkanıklığı Belirtisi Olabilir mi?

Soğuk ayak hissi, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durum olabilir. Kışın dışarı çıkıp eve gelince ayaklarımızın soğuması normaldir. Ancak tüm ortamlara rağmen, diğer insanların aynı ısıda üşümediği bir ortamda siz hâlâ ayaklarınızı ısıtamıyorsanız veya bir ayağınız diğerine göre daha soğuksa, bu durum normal olmayabilir. Soğukluk hissi, bacak ve ayaklara giden kan akışının yetersizliğinden kaynaklanabilir.

Bunu “su hortumu” örneğiyle anlatabiliriz: Hortumun içindeki akış azaldığında veya hortum bir yerde bükülüp sıkıştığında, ucundan gelen su ya damla damla akar ya da neredeyse hiç akmaz. Suyun olmadığı bir yerde de bitkilerin kuruması kaçınılmaz olur. Bacaklarda daralmış damarlar olduğunda da ısı, ayaklara yeterince ulaştırılamaz. Bu nedenle bacak ya da ayak, dokunulduğunda bariz şekilde daha soğuk hissedilir.

Soğuk ayak durumu bazen başka belirtilerle birlikte seyreder: uyuşma, renk değişimi (solukluk veya mavimsi bir ton) ve hatta hafif ağrı. Özellikle yürüyüş sonrasında, bacaklarınız veya ayaklarınız soğuk kalmaya devam ediyorsa ya da ısıtmakta güçlük çekiyorsanız bu tablo ciddiye alınmalıdır. Akut (ani) gelişen bir tıkanıklık durumunda ayakta bariz bir soğuma ortaya çıkabilir ve kişi “Ayağıma kan gitmiyor sanki,” diye tarif edebilir. Bu hissi hafife almamak, profesyonel bir değerlendirme yapmak için önemli bir neden olabilir.

Cilt Rengindeki Hangi Değişimler Bacak Damar Tıkanıklığını Gösterir?

Cilt rengindeki değişimler, bedenimizin dışarı yansıttığı en net uyarı işaretlerinden biridir. Tıpkı bir bitkinin yapraklarının sararıp solması gibi, kan dolaşımı yeterli olmayan dokularda da renk değişiklikleri gözlemlenebilir. Bacak damar tıkanıklığında en sık görülen değişiklikler arasında solukluk (pallor) ve morumsu ya da mavimsi bir renk (siyanotik görünüm) yer alır. Bazı kişilerde bu renk değişimleri, hafif bir “griye çalmak” veya “kül rengi” tonunda da tarif edilebilir.

Bu durumun temel nedeni, kanın getirdiği oksijenin azalması veya kesintiye uğramasıdır. Damar tıkanıklığı ne kadar ciddiyse renk değişimi de o kadar belirgin hâle gelebilir. Örneğin ayağınızı yukarı kaldırdığınızda rengi soluklaşıyor, ayağı yere indirdiğinizde normal renginden daha koyu, kırmızımsı ya da morumsu bir hale bürünüyorsa bu damarlarda tıkanıklık veya ciddi daralma olabileceğinin işaretidir. Halk arasında “bacakta kan yok” şeklinde ifade edilen bu tablo aslında dokunun yeterli oksijen alamamasından kaynaklıdır.

Eğer cildinizdeki renk değişimine ek olarak bölgede ısı azalması, uyuşma, ağrı veya “dokununca acıma” hissediyorsanız, durum daha da ciddiye biner. Ayrıca ileri evrelerde, tıkanıklığın kronikleştiği vakalarda bacak derisinin incelmesi, parlak bir görünüm alması, kılların dökülmesi ve tırnak büyümesinin yavaşlaması gibi belirtiler de gözlemlenebilir. Bu tip değişiklikler, genellikle vücudun uzun süreli yetersiz kan akışına maruz kaldığını gösterir. Zamanla deride oluşabilecek yaraların geç kapanması veya hiç kapanmaması riski de artar ki bu çok daha dikkat edilmesi gereken bir süreçtir.

Şiddetli Ani Ağrı, Akut Bacak Damar Tıkanıklığı İşareti Midir?

Eğer bacaklarınızda aniden başlayan, dayanılması güç bir ağrı hissediyorsanız ve bu ağrı giderek şiddetleniyorsa, bu tablo “akut bacak damar tıkanıklığı” olabilir. Bu durum tıpkı otobandaki anlık bir kaza sonucu tüm trafiğin bir anda kilitlenmesi gibidir. Kan akışı beklenmedik bir anda durur ve dokular oksijenden mahrum kalmaya başlar. Bu da “Acı çok büyük ama ortada görünür bir sebep yok,” diyeceğiniz tarzda kuvvetli bir ağrıya yol açabilir.

Akut tıkanıklıklar çoğunlukla bir pıhtının (trombüs ya da emboli) damar içinde aniden yerleşmesiyle meydana gelir. Eğer bu pıhtı, bacak damarlarını besleyen ana arterlerden birini tıkarsa, dakikalar veya saatler içinde ciddi belirtiler ortaya çıkabilir. Hastalar, “Bacağımda fena bir ağrı var, üstüne basamıyorum,” diye ifade edebilir. Bu ağrı, dinlenmekle de geçmez. Dahası cilt rengi, nabız durumu ve ısı farklılığı gibi diğer bulgular da kısa sürede fark edilecek kadar belirgin hâle gelir.

Böylesine şiddetli ve ani bir ağrı hissedildiğinde, vakit kaybetmeden tıbbi yardım almak gerekir. Çünkü damar tıkanıklıkları zamanla yarışılan bir konudur. Belli bir süre boyunca kanlanamayan dokuda kalıcı hasar oluşma riski vardır. Bu ilerleyen safhalarda kangren ve hatta uzuv kaybına kadar gidebilen bir süreci tetikleyebilir. Dolayısıyla “ani ağrı” meselesi hafife alınmaması gereken, acil bir durumun habercisi olabilir.

Uyuşma ve Karıncalanma Hissi, Bacak Damar Tıkanıklığıyla Nasıl Bağlantılıdır?

Vücudunuzda bazen “karıncalanma” diye tarif ettiğiniz o tanıdık his, bir yerin “uyuşması” veya “iğnelenmesi” şeklinde de anlatılabilir. Bu çoğunlukla sinirlerin geçici olarak baskılanması veya kan akışının kısmen azalmasından kaynaklanır. Örneğin uzun süre bacak bacak üstüne atarak oturduğunuzda, bacağınızda karıncalanma hissedersiniz; ayağa kalkıp birkaç saniye hareket edince his geçer. Ancak damarsal kökenli tıkanıklıklarda bu duyum daha kalıcı veya sık tekrarlanır hâle gelir.

Düşünün ki o bölgeye kan gitmiyor veya yeterince gitmiyor; sinirler oksijen ve besin yönünden fakir kalıyor. Sinir dokusu, en hassas yapılarımızdan biridir. Dolayısıyla “bölgede beni besleyen kan akışı azalıyor, bir şeyler ters gidiyor,” diye sanki alarm zilleri çalarcasına uyarı verir: karıncalanma, uyuşma, hafif yanma veya acı gibi hisler yaratır. Bu süreç bazen aniden olabilir; bazen de “yürüdükçe artıyor, dinlenince hafifliyor,” şeklinde tarif edilebilir.

Kronik damar tıkanıklığında, bu hisler rutin hâle gelebilir ve ilerleyici olabilir. Özellikle şeker hastalığı veya polinöropati gibi sinir duyarlılığını değiştirebilecek başka durumlar varsa, sorun daha karmaşık bir hale gelir. Burada anahtar nokta, “Bu uyuşmalar artıyor mu, zamanla başka belirtiler de eşlik ediyor mu?” sorusunu sormaktır. Örneğin aynı anda bacaklarınızda renk değişimi, ağrı veya nabız zayıflaması da söz konusuysa, muhtemel bir damar tıkanıklığı vakasından şüphelenmek mantıklıdır.

Etkilenen Bacakta Nabız Yokluğu, Damar Tıkanıklığı Belirtisi Olarak Ne Anlama Gelir?

Bilek veya diz arkasındaki nabzınızı hissetmeye çalışın. Burada damarın attığını hafifçe fark ediyorsanız, bacaklarınıza yeterli miktarda kan pompalanıyordur. Fakat bu nabız ya çok zayıf hissediliyorsa ya da hiç hissedilmiyorsa, ciddiye alınması gereken bir sorunla karşı karşıya olduğunuzu gösterir. Bunu bir “kalp atışı takibi” gibi düşünün; kalbiniz her attığında belirli noktalarda atardamarlarınızda nabız hissedilir. Eğer o atım yoksa, yolun bir kısmı tıkanmış ya da ciddi şekilde daralmış demektir.

Nabız alınamaması çoğunlukla akut tıkanıklıklarda belirgin şekilde ortaya çıkar. Ayrıca kronik damar hastalıklarının ileri evrelerinde de nabız giderek zayıflayabilir veya hissedilemez hale gelebilir. Bilekteki veya ayak sırtındaki nabız, bir sağlık kontrolü sırasında sıklıkla kontrol edilir. Eğer nabız kaybı tek taraflıysa, yani sadece bir bacakta hissedilmiyorsa, bu durum oradaki damar tıkanıklığının en bariz göstergelerinden biri olabilir.

Nabızın kaybolmasına genellikle diğer belirtiler de eşlik eder: şiddetli ağrı, soğukluk, renk değişimi veya uyuşma gibi. Hâliyle böyle durumlar “acil” kategorisinde değerlendirilir. Çünkü nabzın yokluğu, dokuların adeta çığlık attığının bir kanıtıdır. Kan akışı tekrar sağlanamazsa, bu durum doku ölümüyle sonuçlanabilecek kadar ciddidir. Erken müdahale ise bazen hayat kurtarıcı, bazen de uzvun kaybedilmesini engelleyici niteliktedir.

Kramplar ve Yanma Hissi, Bacak Damar Tıkanıklığı İçin Yaygın Belirtiler midir?

Kramplar, özellikle geceleri veya egzersiz sırasında bacakları adeta “kilitleyen” ağrılı kasılmalardır. Bu kasılmalar pek çok kişide basit mineral eksikliği, susuz kalma veya aşırı sportif faaliyet sebebiyle yaşanabilir. Ancak kramplar sıklıkla ve bir bacakta ağırlıklı olarak meydana geliyorsa veya yürürken aniden ortaya çıkıp durmanıza neden oluyorsa, bu durum damar tıkanıklığına işaret edebilir. Çünkü kasların düzgün çalışması için bol oksijene ihtiyaç vardır. Damar tıkanıklığı varsa oksijen kaynağı azalır ve kas da bu yetersizliğe “kramp” şeklinde tepki verir.

Yanma hissi de benzer bir mekanizmayla açıklanabilir. Kaslar veya sinirler yeterince beslenemeyince veya atık maddeler yeterli dolaşımla taşınıp atılamadığında, bacakta garip bir “yanıyor” hissi belirir. Bu yanma hissi, bazen “köpüren bir asit” gibi tarif edilir, bazense “ayağımın altında bir ateş varmış gibi” denir. Eforla artan, dinlenince azalan bir yanma hissi, damar tıkanıklığının habercisi olabilir.

Diyelim ki kendinizi rahat bıraktığınız, oturduğunuz veya ayaklarınızı uzattığınız anda kramp veya yanma hissi geriliyorsa, bu genellikle erken evrelerde olduğunuzu gösterebilir. Fakat ilerleyen safhalarda, yani damar tıkanıklığı şiddetlendiğinde dinlenme hâlinde de bu hislerden kurtulamayabilirsiniz. Bu durumda günlük hayatı, hatta uyku düzenini bile olumsuz etkileyen, kronik ve inatçı bir ağrı tablosu ortaya çıkar. Bu artık bacaklara giden kanın çok daha ciddi oranda azaldığına ve tıkanıklığın kritik bir seviyeye geldiğine işaret edebilir.

Dinlenme, Bacak Damar Tıkanıklığı Belirtilerini Rahatlatmada Ne Rol Oynar?

Dinlenme, damar tıkanıklığı semptomlarının geçici olarak hafiflemesini sağlayan bir dönemdir. Birçoğumuz, bacak ağrılarımız olduğunda içgüdüsel olarak “Biraz oturayım, ayağımı uzatıp dinleneyim,” diyerek ağrıyı hafifletmeye çalışırız. Bu yöntem gerçekten de işe yarar; çünkü hareketle yükselen kasların oksijen talebi, durduğumuzda azalır. Yük düşen damarlar da mevcut kapasiteyle o anki ihtiyacı bir nebze karşılayabilir.

Fakat burada ilginç bir nokta var: Bacağı yukarı kaldırarak, yani kalp seviyesinden çok yukarıda tutarak dinlenmek, bazı hastalarda ağrıyı tam tersine artırabilir. Bunun nedeni, yerçekiminin damar içi basıncı etkilemesi ve tıkanmış damardan kan akışını daha da zorlaştırmasıdır. Bu nedenle damar tıkanıklığı olan birçok kişi bacaklarını sarkıtarak oturduklarında veya ayağa kalktıklarında (kısa süreli olsa bile) ağrının hafiflediğini ifade eder. Özellikle ileri seviyede damar tıkanıklığı olan hastalar, geceleri bacaklarını yatağın kenarından sarkıtma ihtiyacı hissederler; çünkü kalp seviyesine göre biraz daha altta tutmak, kan akışını iyileştirip ağrıyı dindirebilir.

Uzun lafın kısası, “dinlenme” ağrıyı hafifletir hafifletmesine, ancak bu sadece geçici bir çözümdür. Aralıklı topallama yaşayan kişiler, bir süre dinlenince yürüyüşe devam edebildiklerini fark eder. Ne var ki bu sorunun kökünde bir düzelme olduğu anlamına gelmez. Kronikleşmiş damar tıkanıklıklarında, dinlenmeyle bile geçmeyen ağrılar başlayabilir ki bu tablo “kronik kritık iskemi” veya “istirahat ağrısı” olarak adlandırılır. Bu safhada, sadece yatakta dahi bacağı uyandıran ağrılar çekilebilir. Dolayısıyla dinlenmeyle düzeliyor gibi görünen belirtiler bize her zaman tam bir rehavet sağlamamalı; aksine sık tekrarlayan ağrılar, bir uzmana danışmanın zamanının geldiğini gösterir.

Bacaklarda Akut Arter Tıkanıklığı Belirtileri Ne Kadar Ciddidir?

Akut arter tıkanıklığı, dolaşım sisteminde tam bir acil durum halidir. Kan akışının aniden kesilmesi, adeta elektriklerin kesilmesi gibi düşünülmelidir; tek fark, burada kesinti yaşayan dokular canlı dokulardır ve oksijensiz kaldıkları her dakika, kalıcı hasar riskini artırır. Bu yüzden belirtileri her zaman ciddiye alınmalı ve mümkün olan en kısa sürede tıbbi yardım istenmelidir.

Tipik olarak “akut” bir durum bacağınızı bir anda “dizginleyen” şiddetli ağrıyla kendini belli eder. Bu ağrı yoğun, keskin ve sanki bacak “kopuyormuş gibi” bir histir. Bunun yanında, cilt renginde aşırı solukluk veya mavimsi bir renk, dokunulduğunda fark edilir derecede soğuma, nabız alınamaması, uyuşma, karıncalanma ve hatta harekette kısıtlılık (paraliziye varan) görülebilir. Tıpta bu bulgular “altı P (6P)” ile özetlenir: Pain (ağrı), Pallor (solukluk), Pulselessness (nabız yokluğu), Paresthesia (karıncalanma/duyusal bozukluk), Paralysis (hareket kaybı) ve Poikilothermia (ısının dış ortama uyum göstermesi ya da soğukluk). Eğer bacak anormal derecede soğuksa veya renginde ani değişim varsa, bu tablo çoktan başlamış demektir.

Bu belirtilerin ciddiyeti, tıkanıklığın boyutuna ve yerine göre değişebilir. Ama genel prensip, “Ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi” şeklindedir. Saatler içinde gerekli tedavi yapılmazsa doku ölümü, kangren ve uzuv kaybı riski belirgin şekilde yükselir. Tedavide bazen ilaçlarla pıhtı eritme (trombolitik tedavi), bazen cerrahi müdahale (embolektomi, bypass gibi) veya anjiyografik yöntemler (stent, balon anjiyoplasti) kullanılabilir. Hangi tedavinin yapılacağı, tıkanıklığın şiddetine, yerine ve hastanın genel durumuna bağlıdır. Önemli olan bacağınızda olağan dışı, çok şiddetli ve birden başlayan ağrı hissi yaşadığınızda, kesinlikle zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmaktır.

Akut damar tıkanıklığı, “biraz beklerim geçer,” diye düşünülecek kadar basit bir mesele değildir. Bazen saatler içinde bile tablo hızla kötüleşebilir. Bu yüzden bu tip semptomlar “kırmızı alarm” olarak görülmeli ve gereken önlem alınmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir