Genç yaşta varis, genetik yatkınlık, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkabilir. Özellikle aile öyküsü bulunan bireylerde damar duvarı zayıflığı nedeniyle varis daha erken yaşlarda gelişme eğilimi gösterir.
Uzun süre ayakta kalmayı gerektiren meslekler, hareketsiz yaşam ve obezite genç yaşta varis oluşumunu tetikleyebilir. Bu faktörler damar içi basıncın artmasına yol açarak damar kapakçıklarında yetmezliğe sebep olur.
Hormon değişiklikleri, özellikle ergenlik ve erken erişkinlik döneminde, damar yapısını etkileyebilir. Bu süreçte östrojen seviyelerindeki dalgalanmalar damar duvarını zayıflatabilir ve genç yaşta varis görülme riskini artırabilir.
Erken yaşta varis belirtileri fark edildiğinde zamanında değerlendirilmesi büyük önem taşır. Tedavi edilmeyen varisler ilerleyerek ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle genç bireylerde düzenli kontrol ve uygun müdahale gereklidir.
Varis Nedir ve Genç Yaşta Neden Karşımıza Çıkabilir?
Varis, en basit hâliyle bacaklarımızdaki yüzeysel damarların genişlemesi ve kıvrımlı bir görünüm alması demektir. Vücudumuzda kalbe geri dönecek kanı taşıyan toplardamarlar (venler), özel kapakçıklar sayesinde kanın tek yönde akmasını sağlar. Fakat bu kapakçıklar hasar gördüğünde veya damar duvarının elastikiyeti bozulduğunda, kanın geri kaçışı (reflü) başlar ve damar içinde basınç artar. Bu basınç artışı, damarların balon gibi şişip görünür hâle gelmesine neden olur.
Peki gençlerde neden bu kapakçıklar bozulabilir veya damar duvarları zayıflar? Bunun tek bir nedeni olmadığı gibi, bazen genetik miras, bazen de yaşam tarzı tetikleyici unsur olabilir. Genç yaşta varis görülmesi, “vücudun erken alarmı” gibi düşünülebilir: Eğer bazı olumsuz faktörler erken dönemde birikmişse, bu durum erken varis gelişimini beraberinde getirebilir.
Damarlarda kanın kalbe doğru akması; yokuş yukarı akan bir nehir gibidir. Bu nehrin akışını durdurmamak için “baraj kapakçıkları” vardır. Genç bir insanın damar sisteminde kapakçıkların sağlam olması beklenir ama genetik yatkınlık, obezite, uzun süre ayakta durma gibi faktörler bu “baraj kapakçıklarını” zayıflatabilir. Zayıflayan kapakçıklar kanın geri kaçmasına izin verir ve zamanla damarlar genişleyip kıvrımlı bir hâl alır.
Genetik Yatkınlık Erken Dönemde Varis Oluşumunu Nasıl Etkiler?
Genetik faktörler varisin ortaya çıkışında belki de en önemli rollerden birini oynar. Aile büyüklerinizde varis öyküsü varsa, genç yaşlarda bu durumla karşılaşma ihtimaliniz diğer kişilere göre daha yüksektir. Anne, baba veya yakın akrabalarda varis varsa, bacaklardaki damar yapınızın daha zayıf ya da kapakçıklarınızın daha hassas olması mümkündür.
- Oto yola benzetme: Genetik faktörü, otoyolda seyir hâlinde giderken “doğuştan gelen bir şerit seçimi” olarak hayal edebilirsiniz. Eğer aileden geçen “damar duvar elastikiyeti düşük” şeridinden gidiyorsanız, varış noktasına (varis oluşumuna) ulaşmanız daha kolay hale gelebilir.
- Araştırmaların ışığında: Yapılan çalışmalara göre, ailesinde varis öyküsü olan genç erkeklerde varise yakalanma oranı %80’leri, kadınlarda ise %90-95’leri bulabilir. Bu çok yüksek bir oran olduğundan, eğer anne veya babanızda varis varsa, bir adım önde dikkatli olmanız faydalı olabilir.
Dolayısıyla genetik yatkınlık, genç yaşta varis oluşumuna direkt etki yapar. Bu bir kader mi? Elbette değil. Yaşam tarzı değişiklikleri, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü gibi önleyici tedbirlerle varisin ortaya çıkma veya ilerleme riskini önemli ölçüde azaltmak mümkündür.
Sedanter (Hareketsiz) Yaşam Biçimi Varis Riskini Artırır mı?
Modern yaşamın bir cilvesi olarak gençlerin önemli bir bölümü masa başında saatlerce çalışıyor ya da sosyal hayatlarında da uzun süre hareketsiz kalabiliyor. Masa başında çalışmalar dijital oyunlar veya sürekli telefon ekranına bakarak geçirilen zamanlar vücudun genel hareketliliğini azaltıyor. Peki bu durum damar sağlığını nasıl etkiliyor?
- Venöz staz (kanın bacaklarda göllenmesi): Bacak kasları, kanın yukarı pompalanmasında çok önemli bir rol oynar. Yürürken veya koşarken baldır kaslarımız kasılıp gevşeyerek damarlara adeta “pompa” etkisi yapar. Ancak hareketsiz kalındığında bu mekanik pompa çalışmaz, kan bacaklarda göllenir, damar içi basınç yükselir ve varise zemin hazırlanır.
- Endotelyum hasarı: Uzun süreli oturmak, özellikle diz arkası bölgesine baskı yapar. Bu bölgedeki venler sıkışır, dolaşım aksar ve damarların iç yüzeyini kaplayan endotelin sağlığı bozulabilir. Endotel hücrelerinin hasarı, damar duvarında inflamasyon (iltihap) sürecini tetikleyebilir ve kapakçıkların işlevi zarar görebilir.
Fazla Kilo ve Obezite Varis Gelişimine Katkıda Bulunur mu?
Varis söz konusu olduğunda kilonun önemi yadsınamaz. Vücudunuz fazla kiloyu taşıdıkça özellikle alt ekstremitelerde (bacaklarınızda) damarlarınıza binen yük artar. Bu durum damarların taşıması gereken kan miktarını da arttırır. Damarların içindeki basınç yükseldikçe kapakçıklar yorulur ve zamanla fonksiyonlarını yitirebilir.
- İç organlar ve bacaklar arasındaki etkileşim: Karın içi basıncı artmış bir bedeni düşünün. Özellikle karın bölgesinde toplanan yağ, toplardamarlara dışarıdan baskı uygular. Bu baskı, kalbe dönüşü zorlaştırır ve kan bacaklarda havuz gibi birikebilir.
- İnflamasyon (iltihap) etkisi: Obezite, yalnızca mekanik bir yük yaratmaz; aynı zamanda metabolik değişikliklere de neden olur. Vücuttaki fazla yağ dokusu, pro-inflamatuvar (iltihabı tetikleyen) maddeler salgılar. Bu maddeler damar duvarlarının hasar görmesine ve varis oluşumuna yatkınlığı artırabilir.
- Tedavi başarısını etkiler: Obezite, varis tedavilerinin etkinliğini de azaltabilir. Örneğin endovenöz lazer veya radyofrekans ablasyon gibi yöntemler obez hastalarda teknik zorluklar yaratabilir; bununla birlikte iyileşme süresi de uzayabilir.
Burada önemli olan kilo kontrolünün yalnızca estetik değil aynı zamanda damar sağlığı için de kritik olduğunun altını çizmektir. Dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, genç yaşlardan itibaren benimsenirse, ileride oluşabilecek varis veya benzeri damar problemlerinin önüne büyük ölçüde geçilebilir.
Hormonlardaki Değişimler Gençlerde Varisi Nasıl Tetikler?
Varis oluşumunda hormonal faktörlerin de hatırı sayılır bir payı vardır. Özellikle kadınlardaki östrojen ve progesteron hormonlarının dalgalanmaları, damar duvarının esnekliğini ve kapakçık fonksiyonunu etkileyebilir. Hormonlar damarların genişlemesine veya büzüşmesine katkıda bulunan kimyasal işlemleri düzenler.
- Östrojenin etkisi: Yüksek östrojen düzeyi, damar duvarının daha fazla gevşemesine sebep olabilir. Bu durum özellikle doğum kontrol hapı kullanımı ya da hormon tedavisi alan genç kadınlarda bacak damarlarında belirginleşme veya varise yatkınlık yaratabilir.
- Progesteron ve düz kas gevşemesi: Progesteron, düz kasların gevşemesini sağlar. Damar duvarlarını oluşturan düz kasların fazla gevşemesi, damar esnekliğini azaltıp kapakçık fonksiyonunu bozarak zamanla varise yol açabilir.
- Menstrüel döngü ve damar genişlemesi: Bazı kadınlar adet döneminde bacaklarında daha fazla şişlik, ağrı veya huzursuzluk hisseder. Bunun nedeni, adet döngüsü boyunca hormon seviyelerinin değişmesi ve bu değişimlerin damar tonusunu (gerekli gerginlik hâli) etkilemesidir.
Bu nedenle genç kadınlarda varis görüldüğünde bazen temel faktörlerden biri hormonal değişiklikler olabilir. Elbette bu tek başına yeterli bir sebep değildir; diğer risk faktörleriyle birleştiğinde varis oluşumunu hızlandırabilir.
İş Hayatında Uzun Süre Ayakta Durmak veya Oturmak Ne Gibi Sonuçlar Doğurabilir?
Günümüzde, özellikle perakende sektörü veya restoran işletmelerinde çalışan gençlerin uzun saatler boyunca ayakta kaldığını ya da ofislerde saatlerce oturduğunu görürüz. Her iki pozisyon da damar sağlığı için potansiyel bir tehdittir.
- Uzun süre ayakta durma: Bacaklarınızda devamlı dik konumda olmak, kanın yerçekimi etkisiyle aşağıya doğru baskı yapmasına neden olur. Bu baskı, damarların genişlemesine, kapakçıkların zorlanmasına ve sonunda varis benzeri problemlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Özellikle gün boyu hiç hareket etmeksizin ayakta durmak, damarlarınızı adeta “sıcak su dolu bir balon” gibi şişmeye zorluyor gibi düşünebilirsiniz.
- Uzun süre oturma: Oturma pozisyonu da hareketsizliğe benzer şekilde bacaklara baskı uygulayarak kan akışını zorlaştırır. Diz arkasındaki venler sıkışabilir, kas pompası devre dışı kalır ve sonuçta bacaklarda kan birikimi olur.
Bu tür işlerde çalışan gençlere önerilebilecek en basit yöntem belirli aralıklarla pozisyon değiştirmektir. Örneğin yarım saatte bir kısa yürüyüş veya ayak bileğini hareket ettirme egzersizleri, bacak kaslarını harekete geçireceğinden varis riskini azaltır. Masabaşında oturanlar için de “masa başında egzersiz” pratikleri vardır: Bacakları ileri-geri uzatmak, ayak bileğiyle daireler çizmek, topuk-parmak ucu yükselmeleri yapmak gibi. Böylece damarların içinde kan akışının devamlılığı sağlanabilir.
Hamilelik Genç Kadınlarda Varise Yol Açar mı?
Hamilelik, kadın vücudunda köklü değişimlerin yaşandığı özel bir dönemdir. Bu dönemde kan hacmi artar, hormon seviyeleri değişir ve büyüyen rahim (uterus) alt vücuttaki damarlara baskı uygular. Bu değişiklikler genç yaşta bile varis riskini yükseltebilir.
- Hormonal değişim ve damar duvarı gevşemesi: Hamilelikte östrojen ve progesteron seviyeleri yükselir. Bu hormonlar bacak venlerinin duvarlarında gevşemeye yol açabilir. Damarlar esneyip genişledikçe, kapakçıkların kapanması zorlaşır ve kan geri kaçma eğiliminde olur.
- Artan kan hacmi: Gebelik sırasında kandaki toplam hacim neredeyse %50 oranında artar. Bu da bacaklara daha fazla kanın gitmesi anlamına gelir. Damarlardaki yoğunluk artışı, ince veya zayıf damarlarda daha hızlı genişlemeye neden olabilir.
- Mekanik baskı: Rahim büyüdükçe, karın içi basıncı artar ve büyük toplardamarlara (örneğin vena cava) dışarıdan baskı yapar. Bu baskı, bacaklardan geri dönen kanın akışını yavaşlatır ve ayak bilekleri ile baldır bölgelerinde şişliğe ve varise uygun bir zemin oluşturur.
Hamilelik sürecinde gelişen varisler bazen doğumdan sonra gerileyebilir, ancak kalıcı da olabilir. Çok doğum yapmak (artan “parite”) varis riskini daha da artırır. Dolayısıyla hamilelik döneminde destek çorapları (kompresyon çorapları) giymek, düzenli yürüyüş yapmak ve bacakları sık sık dinlendirmek gibi basit önlemler damarlarda kalıcı hasar oluşmasını büyük oranda engelleyebilir.
Erken Dönemde Hangi Belirtiler Varise İşaret Edebilir?
Varis, bir anda oluşan bir problem değildir. Zaman içinde gelişir ve çeşitli uyarı işaretleri verebilir. Gençler, çoğu zaman “Bu kadar gençken bende varis olmaz” düşüncesiyle bu belirtileri önemsemez. Ancak erken dönemde tanı konulup önlem alındığında hem ilerlemesi yavaşlatılabilir hem de tedavi daha kolay hâle gelir.
- Bacaklarda belirgin damar görünümü: Mavi ya da mor renkte, özellikle deri yüzeyine yakın damarların kabarıp gözle görülecek hâle gelmesi en klasik belirtidir.
- Ağrı ve yorgunluk hissi: Bazen damarlar gözle görülür düzeyde şişmeden önce bacaklarda ağırlık, yorgunluk ve sızı hissi başlayabilir. Günün sonunda bacaklarınız “kurşun gibi” ağırlaşmış hissedebilir.
- Gece krampları: Kas krampları, özellikle baldır bölgesinde sıklaşabilir. Bu kramplar sizi uykudan uyandıracak kadar şiddetli olabilir.
- Kaşıntı ve hafif deri değişiklikleri: Ciltte kaşıntı, hafif kuruluk veya renk değişikliği fark edebilirsiniz. Bu genellikle dolaşımın aksadığı bölgelerde görülür.
- Huzursuz bacaklar: Bazıları gece yatarken bacaklarında “huzursuzluk” tarif eder. Sürekli hareket ettirme ihtiyacı, yanma ve karıncalanma gibi hisler erken varisin işareti olabilir.
Bu belirtileri göz ardı etmemek gerekir. Genç de olsanız, bacaklarınızda yukarıdaki şikâyetlerden bir ya da birkaçını yaşıyorsanız bir damar cerrahı veya kalp-damar cerrahı muayenesi yararlı olabilir.
Varisin Önlenmesi veya İlerlemesinin Yavaşlatılmasında Neler Yapılabilir?
Her ne kadar genetik faktörleri kontrol edemesek de varis riskini artıran yaşam biçimlerini değiştirmek mümkündür. Bu adeta “damarlarımızın ömrünü uzatma” planı yapmak gibidir. Erken yaşlardan itibaren alınabilecek önlemlerle varisin başlamasını geciktirmek veya var olan varisin ilerlemesini yavaşlatmak mümkün olabilir.
- Düzenli Fiziksel Aktivite
Yürüyüş ve yüzme: Günde 30 dakikalık bir yürüyüş bile baldır kaslarınızı aktif çalıştırır. Yüzme ise yerçekiminin etkisini azalttığı için bacaklardaki toplardamarlar açısından çok faydalı bir spordur.
Bisiklet: Kan dolaşımını iyileştirir, bacak kaslarını güçlendirir ve kilo kontrolüne yardımcı olur.
Uzun Süreli Sabit Durmaktan Kaçınma
Masa başında küçük molalar: Her 30-40 dakikada bir kalkıp birkaç dakika yürümek veya ayak bileği egzersizleri yapmak önemlidir.
Ayakta çalışma molaları: Uzun saatler ayakta kalıyorsanız, bacaklarınızı birkaç dakikada bir hareket ettirip dizlerinizi esnetmek ve mümkünse kısa süreli oturarak dinlenmek faydalı olacaktır.
- Kilo Kontrolü
Dengeli beslenme: Lif oranı yüksek, vitamin-mineral bakımından zengin gıdalarla beslenmek sindirimi kolaylaştırır ve vücudun yükünü azaltır.
Obeziteden kaçınma: Eğer aşırı kilonuz varsa adım adım ideal kilonuza yaklaşmak, bacaklarınızdaki baskıyı hissedilir derecede azaltacaktır.
- Bacak Elevasyonu (Yükseltme)
Dinlenirken bacakları yükseltme: Kanın yerçekimiyle kalbe doğru dönüşünü kolaylaştırmak için ayaklarınızı hafifçe yukarıda tutmak oldukça etkili bir yöntemdir.
- Kompresyon Çorapları Kullanımı
Dış destek: Bu çoraplar, basıncı ayak bileğinden yukarıya doğru kademeli olarak azaltarak toplardamarlara dışarıdan destek sağlar ve kan akışını kolaylaştırır.
Bunların yanı sıra aşırı sıcak ortamlardan (hamam, sauna), kapakçıkları daha da genişletme riski olduğundan kaçınmak da fayda sağlayabilir. Sonuç olarak varisle mücadelenin en temel şartı, damarlarınızın üzerindeki basıncı ve yükü azaltmaktır.
Varis İçin Hangi Tedavi Seçenekleri Mevcuttur ve Hangileri Gençlere Uygundur?
Günümüzde varis tedavisi oldukça gelişmiş yöntemlerle yapılmaktadır. Her hastada aynı yöntem uygulanmaz; varisin derecesine, damar yapısına ve kişinin genel sağlık durumuna göre tedavi planı değişebilir. Ayrıca genç yaşta tedavi planlanırken, ileride hamile kalma ihtimali veya meslek gibi faktörler de göz önünde bulundurulur.
Endovenöz Termal Ablasyon (EVTA)
- Nasıl uygulanır?: Lazer (EVLT) veya radyofrekans (RFA) enerjisiyle damarın içten ısıtılması temeline dayanır. Ultrason eşliğinde ince bir kateter yardımıyla toplardamarın içine girilir ve enerjinin etkisiyle damar duvarı büzülerek kapanır. Vücut zamanla bu “kapanmış” damarı yok eder.
Avantajları:
- Girişimsel ve minimal invaziv bir yöntemdir.
- Genel anesteziye çoğunlukla gerek duyulmaz, lokal anestezi altında yapılabilir.
- İşlem sonrası iyileşme süresi kısadır.
- Gençlerde uygun mu?: Evet, genişlemiş yüzeysel damarları olan gençlerde sıklıkla tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Özellikle ileriki dönemde aktif bir hayat planlayanlar için de uygundur.
Skleroterapi
- Nasıl uygulanır?: Genişleyen damarın içine özel bir kimyasal madde (sclerosant) veya “köpük” formu enjekte edilir. Bu madde, damar duvarını tahriş ederek damarın kapanmasına yol açar.
- Hangi durumlarda kullanılır?: Daha ince varisli damarlar veya “spider veins” (örümcek ağı şeklindeki küçük damarlar) için idealdir.
Avantajları:
- Poliklinik ortamında kısa sürede uygulanabilir.
- Ağrı veya iş gücü kaybı genellikle çok azdır.
- Gençlerde uygun mu?: Evet, özellikle kozmetik açıdan rahatsız edici ince varislerde sıklıkla tercih edilir.
Cerrahi Yöntemler (Stripping ve Ligation)
- Nasıl uygulanır?: Klasik yöntem olarak bilinen “stripping”, sorunlu damarın bir kesiden girilerek tamamen çıkarılması (soyulması) işlemidir. Ligation ise damarın bağlanması yöntemidir.
Dezavantajları:
- Hastanede yatış süresi ve ameliyat sonrası iyileşme süresi biraz daha uzundur.
- Sınırlı hareket, ağrı ve morluklar yaşanabilir.
- Gençlerde uygun mu?: Günümüzde minimal invaziv teknikler çoğunlukla cerrahinin yerini almış olsa da bazı özel durumlarda hâlâ cerrahi yöntemlere başvurulabilir.
Yapıştırıcı (Cyanoacrylate) Yöntemi
- Nasıl uygulanır?: Damarın içine yapıştırıcı madde verilir ve damarın kapanması sağlanır.
Avantajları:
- Termal yöntemlere göre “ısıl hasar” riski yoktur.
İşlem süresi kısa ve konforludur.
- Gençlerde uygun mu?: Yeni bir teknik olmakla birlikte giderek yaygınlaşmaktadır. Özellikle toplardamarın belirgin genişlemediği, orta seviyeli vakalarda tercih edilebilir.
Mekanokimyasal Ablasyon (MOCA)
- Nasıl uygulanır?: İnce bir kateter yardımıyla damar iç yüzeyi mekanik olarak zedelenir ve aynı anda sklerozan madde enjekte edilir.
Avantajları:
- Termal ablasyonda olduğu gibi ısıya bağlı doku hasarı gelişmez.
- Lokal anesteziyle yapılabilir, yan etkileri azdır.
- Gençlerde uygun mu?: Evet, özellikle geniş çaplı venleri olmayan genç hastalarda oldukça yüz güldürücü sonuçlar verebilir.
Tedavi Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?
İster minimal invaziv bir yöntem ister cerrahi yöntem uygulanmış olsun, tedavi sonrası dönemde bacak sağlığını korumak ve varisin tekrar oluşumunu engellemek için bazı noktalara özen göstermek gerekir:
- Düzenli Yürüyüş
Doktorunuzun izniyle hemen sonraki günlerde hafif yürüyüşler yapmak kan dolaşımını destekler ve iyileşmeyi hızlandırır.
- Kompresyon Çorabı Kullanımı
Özellikle ablasyon veya skleroterapi sonrası, bacakları saran bu çoraplar iyileşme döneminde toplardamarları destekler.
- Ağır Sporlardan Kaçınma
Kısa süreliğine de olsa aşırı ağırlık kaldırma, sert kardiyo antrenmanları veya yüksek zıplama gerektiren sporlar toplardamarın iyileşmesini olumsuz etkileyebilir.
- Düzenli Kontroller
Tedaviden sonra belirli aralıklarla doktor kontrolüne giderek işlem yapılan bölgelerin durumunu takip etmek önemlidir.
Bu tedavilerin başarısı, yalnızca işlemin tekniğine değil aynı zamanda hastanın işlem sonrası dikkatine ve yaşam tarzındaki değişikliklere de bağlıdır.
Özet ve Son Tavsiyeler
Varis, sadece yaşlıların değil; genetik yatkınlığı, hareketsizliği, fazla kilosu ya da hormonal dalgalanmaları olan gençlerin de kapısını çalabilen bir durumdur. Tıpkı bir su borusunun zamanla kireçlenmesi veya yüksek basınçta patlamaya eğilimli olması gibi, bacak damarları da ihmale gelmez. Onlara iyi bakmak, yeterince hareket etmek, fazla kilodan kaçınmak, gün içinde arada bir nefes aldırmak (bacakları yukarı kaldırmak) ve gerekiyorsa kompresyon çorabı kullanmak gibi önlemler hayli etkilidir.
Erken yaşta ortaya çıkan varis belirtilerini görmezden gelmemek, “nasıl olsa geçer” diye düşünmeden bir uzmana danışmak da uzun vadede olası sorunların (cilt yaraları, bacak ülseri, sürekli ağrı gibi) önüne geçer. Tedavi yöntemleri ise gün geçtikçe çeşitlenmekte ve daha konforlu hâle gelmektedir. Özellikle endovenöz ablasyon, skleroterapi gibi yöntemlerde yoğun bakım gerektiren büyük ameliyatlara artık çoğu zaman ihtiyaç duyulmaz.
Unutmayalım ki damarlarımız vücudun en kritik ulaşım hatlarıdır; kalbimize oksijen yoksunu kanı geri taşırlar. Bu “trafik ağını” düzenli ve sağlıklı tutmak, gençlikten itibaren benimsenmesi gereken bir yaşam biçimi adımıdır. Bol hareket, dengeli beslenme, ideal kilo ve stres yönetimi gibi faktörler sadece varisi değil daha pek çok hastalığı da uzak tutmaya yardımcı olur.
Son olarak varis yüzünden endişe eden gençlerin unutmaması gereken en önemli nokta, bu durumun çözümsüz olmadığıdır. Gerek önleyici tedbirlerle, gerekse günümüzde uygulanan modern tedavi seçenekleriyle varis kontrol altına alınabilir. Önemli olan göz ardı etmemek ve konuyla ilgili yeterli farkındalığa sahip olmaktır. Erken dönemde atılan küçük adımlar, gelecekte büyük problemlerle uğraşmanın önünü kesebilir.

Doç. Dr. Ömer Faruk Ateş, 1988 Amasya doğumludur. 2011 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olup, uzmanlığını 2016’da Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde tamamladı. 2019 yılına kadar aynı hastanede girişimsel radyoloji uzmanı olarak görev yaptı. Ardından Sakarya Üniversitesi’nde akademik çalışmalarına devam etti. 2024 yılı itibarıyla Sakarya Adatıp Hastanesi’nde görev yapmakta; vasküler, nörovasküler, kardiyak MRG ve koroner BT anjiyografi alanlarında hizmet vermektedir.
