Toplumda varis dendiğinde genellikle akla “ilerleyen yaş” gelir. Ancak bu düşünce, varislerin yalnızca yaşlı bireylerde görülebileceği yanılgısını doğurur. Öyle ki, klinik uygulamada henüz lise çağındaki gençlerde bile bu rahatsızlığa rastlanabilmektedir. Varisler, derinin altında belirginleşen, çapı genişlemiş ve kıvrımlı bir görüntü oluşturan toplardamarlardır.
Genetik Faktörler Varis Gelişiminde Nasıl Rol Oynar?
Varis oluşumunu değerlendirmeye genetik faktörlerden başlamak en doğrusu olacaktır. Tıpkı aile büyüklerinizin göz rengine, saç yapısına, hatta bazı kronik hastalıklarına yatkın olduğunuz gibi, venöz (toplardamar) duvarlarınızın yapısal özelliklerine de genetik olarak yatkın olabilirsiniz. Bir nehir yatağının eğimi ve genişliği nasıl akış hızını belirliyorsa, toplardamarların yapısı da kanın geri dönüşünü düzenler. Venöz kapakçıklar ile toplardamarların duvar kalınlığı bu yapıların en kritik bileşenlerindendir.
Bilimsel araştırmalar; FOXC2, PIEZO1 ve GATA2 gibi genlerdeki mutasyonların ya da polimorfizmlerin, venöz kapakçıkların tam olarak iş görememesine neden olabildiğini göstermiştir. Özellikle FOXC2 genindeki değişikliklerin kalıtsal lenfödem-varis sendromuyla ilişkili olduğu rapor edilmiştir. Bu gen, kalp ve damar sisteminin oluşumu sırasında venöz kapakçıkların düzgün gelişmesi için önemlidir. Mesela hiç bahar döneminde meyve ağaçlarının sadece belli bir formda çiçek açtığı ama bazılarında garip çiçek yapılarının olduğunu gördünüz mü? İşte genetik mutasyonlar, o ağaçtaki çiçeklerin şekil bozukluğu gibi, toplardamar kapakçıklarının da işlev bozukluğuna yol açar. Bu da genç yaşta, hatta ergenlik döneminde bile varis başlangıcına zemin hazırlar.
Aile Öyküsü Ne Kadar Belirleyici?
Ailede varis hikâyesi olan bireylerde, bu rahatsızlığın ortaya çıkma olasılığının arttığı tespit edilmiştir. Ebeveynlerden biri veya ikisinde de varis mevcudiyeti, gençlerin damar duvarlarındaki elastikiyet kaybı riskini yükseltir. Üstelik bu durum “otosomal dominant miras” olarak adlandırılan bir kalıtım modeliyle de ilişkilendirilebilir. Fakat unutmamak gerekir ki genetik yatkınlık yüzde yüz bir kader değildir; uygun egzersiz, beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri ile risk belirli ölçüde azaltılabilmektedir.
Ergenlikteki Hormonal Dalgalanmalar Varisle İlişkili Midir?
Ergenlik, büyüme çağının en hızlı dönemlerinden biri olarak bilinir. Hormonal patlamalar, vücuttaki birçok yapıyı etkilediği gibi, damar sistemini de etkiler. Bu dönemde artan östrojen, progesteron ve büyüme hormonları, toplardamarların esnekliğini etkileyebilir. Adeta bir köprü inşaatında kullanılan malzemenin niteliği değişirse köprünün taşıma kapasitesi de değişir; benzer şekilde damar duvarının yapıtaşlarını da hormonlar etkileyebilir.
Östrojen, damar yapısında yumuşamaya ve bağ dokusunda gevşemeye neden olabilir. Genç kızlarda ergenlikle birlikte vücuttaki östrojen seviyeleri yükseldikçe, toplardamarların duvarları da bu hormona yanıt vermeye başlar. Toplardamarlar, kanı yer çekimine karşı kalbe doğru yönlendirmek için kapakçıklara güvenmek zorundadır. Ancak hormonal etkiler, kapakçıkların işlevini hafifçe bozarsa, damarlar içinde basınç artar ve uzun vadede varis oluşumuna zemin hazırlanır. Özellikle adet dönemleri öncesi veya sırasında bacaklarda ağırlık hissi ve hafif şişlik yaşayan gençlerde, bu durumun ileride varise dönüşme potansiyeli olduğu bilinmelidir.
Gebelik Sürecinde Genç Kadınlar Neden Varis Riski Taşır?
Ergenlik sonrasını düşünelim, bazı genç kadınlar erken yaşta gebelik deneyimi yaşayabilir. Gebelik döneminde, östrojen ve progesteron hormonlarının düzeyleri normalin çok üzerinde seyreder. Ayrıca büyümekte olan rahim, leğen kemiği içindeki toplardamarlara baskı yapar. Tıpkı bir su hortumunun üzerinden geçen araba gibi, ana damarlarda kısmi bir basınç artışı gözlenir. Hortumun esneyebilen kısımları varsa, bu kısımlar şişerek genleşecektir. Aynı mantıkla, toplardamarlarda genişleme ve kapakçıkların kapanmasında yetersizlik meydana gelir. Bu da erken dönemde, hatta ilk gebelikte bile varise yol açabilir.
Buna ek olarak gebelikte kan hacmi artar, çünkü bebeğin ve annenin dokularına daha fazla kan akışı sağlanmalıdır. Artan kan hacmi damar duvarlarına daha fazla basınç uygular. Kimi zaman genç yaşta anne olmuş bireylerin bacaklarındaki varisler doğumdan sonra iyileşmeye başlar ancak bazıları kalıcı hâle gelebilir. Erken yaşta tekrar eden gebelikler de varis oluşma riskini katlayabilir.
Sedanter Yaşam Tarzı ve Uzun Süre Ayakta Durmak Varise Nasıl Katkıda Bulunur?
Birçoğumuz teknolojinin getirdiği imkânlar doğrultusunda uzun saatler bilgisayar başında oturuyor ya da mesleği gereği saatlerce ayakta durmak zorunda kalıyor. Bu durum özellikle genç yetişkinler için hayatın bir parçası hâline geldi. Ancak ne var ki bu iki uç pozisyon da toplardamar sağlığı açısından risk taşıyor.
- Uzun Süre Oturmak
Oturma pozisyonunda bacaklardaki kaslar hareketsiz kalır. Halbuki baldır kasları, bir pompa gibi çalışarak toplardamarlardaki kanı kalbe doğru itmeye yardım eder. Sürekli oturur pozisyonda kaldığımızda, bu pompa aktivitesi durma noktasına gelir. Nasıl ki bir binanın su deposunun pompası bozulduğunda üst katlara su çıkamazsa, aynı şekilde bacaklardaki kanın kalbe geri dönüşü de zorlaşır. Bu duruma venöz staz adı verilir ve zamanla damar duvarlarında aşırı basınç birikimi gelişir. Damardaki kapakçıklar bu basınç altında tam kapanamayabilir, varis oluşum süreci hızlanır.
- Uzun Süre Ayakta Durmak
Bazı gençlerse garsonluk, öğretmenlik, satış danışmanlığı gibi meslekleri icra eder. Bu mesleklerde sürekli ayakta durmak, bacaklardaki toplardamarlarda hidrostatik basıncın artmasına neden olur. Yer çekimiyle beraber kanın bacaklarda “havuzlandığını” hayal edin. Eğer kapakçıklar zaten hafif zayıfsa veya damar duvarları elastikiyetini koruyamıyorsa, bu baskı damarların dışa doğru genişlemesine, hatta bükülmesine neden olur. Bunun sonucunda erken yaşta gözle görülür varisler ortaya çıkabilir.
Obezite Gençlerde Varis Gelişimini Nasıl Hızlandırır?
Obezite, yalnızca kalp-damar hastalıklarının riskini artırmaz, aynı zamanda varis oluşumu için de önemli bir tetikleyicidir. Vücuttaki fazla yağ dokusunun oluşturduğu mekanik baskı ve hormonal değişiklikler, toplardamarların yükünü ağırlaştırır. Nasıl ki fazla yolcu alan bir otobüsün lastikleri daha çabuk yıpranırsa, bacak damarları da fazladan kilogramlar nedeniyle daha çok zorlanır. Karın içi basınç yükselir, toplardamarlardaki kanın yukarı doğru akması güçleşir.
Ayrıca obezite genelde fiziksel inaktiviteyle de el ele yürür. Hareket etmeyen kaslar venöz dönüşü destekleyemez. Ek olarak obezite “kronik enflamasyon” denilen bir duruma yol açar. Bu uzun süreli düşük yoğunluklu iltihap durumu damar endotelini (iç yüzeyini) etkiler, yapısal bozuklukları tetikler. Bütün bunların sonucunda genç hastalar dahi genişlemiş toplardamarlarla karşı karşıya kalabilir.
Fiziksel Travmalar ve Yaralanmalar Varisi Tetikleyebilir Mi?
Genellikle varis denince akla gelen mekanizma “kronik” yani uzun süreli damar yıpranmalarıdır. Ancak akut (ani) travmalar da varis oluşumunu hızlandırabilir. Bacağa alınan darbeler, spor kazaları veya düşmeler gibi fiziksel yaralanmalar, toplardamar duvarında veya kapakçıklarda hasar yaratabilir. Örneğin güçlü bir darbe sonucunda toplardamarın kapakçıkları tam kapanmaz hâle gelirse, o bölgedeki kan akışı bozulur ve uzun dönemde varis benzeri genişlemeler gözlenebilir.
Bazen bu travmalar o kadar hafiftir ki birey farkına varmaz, sadece bir çürük geçirdiğini zanneder. Oysa bu küçük ama tekrarlayan çürükler, toplardamarda mikro düzeyde hasar birikmesine yol açar. Nasıl ki defalarca esneyip bükülen bir plastik boru sonunda çatlar veya şekli bozulursa, benzer bir durum toplardamarlarda da gerçekleşebilir. Bu nedenle özellikle sporla uğraşan gençlerin bacak sağlığını koruyacak ekipmanlar kullanması, travmaları ciddiye alarak gereken tedaviyi uygulaması önem taşır.
Hormonal İlaçlar Gençlerde Varisi Nasıl Tetikler?
Doğum kontrol hapları veya hormonal tedaviler, toplardamar sistemini bir nevi “test” eder. Bu ilaçlar, genellikle östrojen ve progesteron içerir. Östrojen, damar duvarlarında elastikiyet değişimlerine yol açabilir. Progesteron ise kısmen diüretik etki gösterse de bazı çalışmalarda toplardamar kapakçık fonksiyonunu baskılayıcı etkilerden şüphelenilmektedir.
Ayrıca hormonal ilaçlar pıhtılaşma faktörleri üzerinde de etkili olabilir. Varis, pıhtı oluşumuyla doğrudan bağlantılı olmasa da yavaşlayan kan akımı pıhtı riskini artırır. Eğer toplardamar duvarları ve kapakçıkları zaten genetik veya çevresel nedenlerle yıpranmaya müsaitse, hormonal ilaç kullanımıyla bu durum daha da belirgin hâle gelebilir. Ancak bu hormonal ilaç kullanan herkes mutlaka varis olacaktır demek değildir. Kişisel yatkınlık ve diğer risk faktörleri, bu etkileşimin şiddetini belirler.
Erken Dönemde Hangi Belirtiler Gözlenir?
Genç bireylerde varis, “kocaman çıkıntılı damarlar” olarak belirginleşmeden önce farklı sinyallerle kendini gösterebilir. Örneğin yoğun bacak ağrısı, bacaklarda ağırlık hissi ve özellikle akşam saatlerinde artan şişlik bu belirtilerden bazılarıdır.
- Bacak Ağrısı: Özellikle günün ilerleyen saatlerinde ortaya çıkan, dinlenme ile kısmen azalan bir ağrı tariflenir.
- Şişlik (Ödem): Ayak bileği çevresi ya da alt bacak bölgesinde belirginleşir ve gece boyunca bacaklar yukarı kaldırıldığında hafifleyebilir.
- Kaşıntı veya Cilt Değişiklikleri: Deride kuruluk, pullanma veya hafif renk değişimleri (kahverengimsi ton) görülür. İlerleyen dönemde egzama benzeri döküntüler gelişebilir.
- Kramplar ve Huzursuz Bacak: Aniden başlayan baldır krampları ya da istirahat hâlindeyken bacakları hareket ettirme ihtiyacı (huzursuz bacak sendromu) yaşanabilir.
- Belirgin Damar Görüntüsü: Henüz büyük bir damar kabarıklığı olmadan, cilt yüzeyine yakın ince mavi damarların daha belirgin hâle gelmesiyle de ipuçları alınabilir.
Eğer genç yaşta bu belirtiler ortaya çıkıyor ve aile hikâyesi veya yaşam tarzı faktörleri de varis yönünde risk oluşturuyorsa, bir uzmana başvurmak en doğru adım olur. Erken dönemde alınan önlemlerle ileride yaşanabilecek ciddi ağrı, ülserasyon veya kozmetik problemler büyük ölçüde önlenebilir.
Gençler Varis Riskini Azaltmak İçin Hangi Önlemleri Alabilir?
Varisle mücadelede en önemli nokta, korunma stratejilerini erkenden benimsemektir. Bu stratejileri yaşama dahil etmek, ileride cerrahi veya girişimsel işlemlere duyulan ihtiyacı da azaltabilir. Bir binayı depreme dayanıklı inşa etmek, sonradan güçlendirmeye çalışmaktan her zaman daha etkilidir.
- Düzenli Egzersiz
Yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi bacak kaslarını aktif kullanan egzersizler, toplardamarlar için harika birer “pompa” görevindedir. Düzenli kas kasılmaları, damar içi basıncı dengeler ve kanın kalbe dönüşünü kolaylaştırır. Günlük en az 30 dakikalık tempolu yürüyüş önerilir. Bunu alışkanlık hâline getirmek, genç yaşta hem genel sağlığa hem de bacak damarlarına büyük katkı sağlayacaktır.
- Kilo Kontrolü ve Sağlıklı Beslenme
Özellikle lifli gıdalar, meyve-sebze tüketimi, tam tahıllar ve yeterli su alımı, kan dolaşımını destekler. Çay, kahve gibi kafeinli içeceklerde aşırıya kaçılmamalıdır. Obezitenin yarattığı mekanik ve enflamatuvar riskler göz önüne alınarak, ideal kilonun korunması hedeflenmelidir. Unutulmamalıdır ki dengeli bir diyet, yalnızca varis riskini değil, aynı zamanda kalp-damar hastalıkları, diyabet ve hipertansiyon riskini de azaltır.
- Uzun Süreli Duruş Pozisyonlarını Değiştirmek
Sürekli ayakta durmayı gerektiren mesleklerde, gün içinde oturup bacakları dinlendirmek; sürekli oturarak çalışanlarda ise sık aralıklarla kalkıp kısa yürüyüşler yapmak yararlı olur. Bazı araştırmalar, iki saatte bir yapılan 5 dakikalık hafif yürüyüşün bile venöz dönüşü kayda değer oranda iyileştirdiğini göstermiştir.
- Bacakları Yükselterek Dinlenmek
Günün yorgunluğunu atarken bacakları kalp seviyesinden yukarıda tutmak, damar içi basıncı düşürür ve toplardamarlardaki kanın daha kolay geri dönmesini sağlar. Bu basit uygulama, varis oluşumunu engellemede ve var olan şikâyetleri gidermede oldukça etkilidir.
- Dar Giysiler ve Yüksek Topuklu Ayakkabılardan Kaçınmak
Dar pantolonlar, sıkı kemerler veya korse benzeri kıyafetler bacaklardan gelen kan akışını zorlaştırır. Aynı şekilde uzun süre yüksek topuklu ayakkabı giymek, baldır kaslarını normalden daha az kullanmaya neden olduğu için kanın geri dönüşünü olumsuz etkiler. Bu nedenle gün içinde alçak topuklu veya düz tabanlı ayakkabılar tercih edilmelidir.
- Kompresyon Çoraplarının Kullanımı
Tıbbi dereceli kompresyon çorapları, bacaklara dıştan baskı yaparak toplardamarlarda kan birikimini önler. Özellikle ailesinde varis öyküsü olan uzun süreli ayakta duran veya oturan gençlerin bu çorapları kullanması önerilir. Ancak çorapların basınç derecesi bir uzman tarafından belirlenmelidir; her çorabın basınç seviyesi farklıdır.
- Sigara ve Alkolü Sınırlandırmak
Sigara, damarların iç yüzeyini zedeleyerek kan dolaşımını bozabilir, varise zemin hazırlayan kronik damar hasarı yaratabilir. Alkol ise vücutta su tutulumunu artırıp damarları genişleterek benzer şekilde risk oluşturabilir. Bu alışkanlıklardan uzak durmak veya en azından minimal düzeye indirmek, genel damar sağlığını iyileştiren bir yaklaşımdır.
- Hekim Kontrollerini Aksatmamak
Erken dönemde, damarlarda hafif belirginleşme veya ağrılar başlamışsa, mutlaka bir girişimsel radyoloğa başvurulmalıdır. Gerekirse doppler ultrason gibi tetkiklerle, damar yapısı incelenerek varise yatkınlık veya varis başlangıcı saptanabilir. Bazı durumlarda sclerotherapy, lazer veya radyofrekans ablasyon gibi küçük müdahaleler erken dönemde uygulanırsa, ileri aşamalarda oluşabilecek büyük sorunlar önlenebilir.
Varis Tedavi Edilmezse Gençleri Bekleyen Tehlikeler Nelerdir?
Varisin tedavi edilmesi veya ilerlemesinin engellenmesi sadece kozmetik açıdan değil, ciddi medikal komplikasyonların önlenmesi için de önemlidir. Tedavi edilmeyen varisler zamanla toplardamarlarda daha büyük basınç ve kapakçık yetmezliklerine yol açar.
- Kronik Venöz Yetmezlik: Uzun vadede bacaklarda kalıcı şişlikler, cilt değişiklikleri, hatta yaralar (venöz ülserler) ortaya çıkabilir. Bu yaralar, bazen aylarca iyileşmeyebilir ve enfeksiyon riskini beraberinde getirir.
- Pıhtı Oluşumu (Tromboflebit): Yüzeysel varisli damarlarda pıhtı gelişmesi, ağrılı ve sertleşmiş bir damar hattına sebep olur. Derin venlerde pıhtı oluşması (derin ven trombozu) ise daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
- Cilt Beslenme Bozuklukları: Kan akışının bozulması, derinin yeterli oksijen ve besin almamasına neden olur. Egzama benzeri dermatit tabloları, lipodermatoskleroz denilen cilt altında sertleşme ve renk değişiklikleri, hatta atrofik yaralar gelişebilir.
“Gençlerde Varis Olmaz” Mitini Nasıl Çürütmeliyiz?
Toplumsal bir yanılgı olan “Varis sadece yaşlılarda olur” düşüncesi, genç bireylerin erken belirtileri göz ardı etmesine yol açar. Hâlbuki erken yaşta varis gelişim mekanizmaları gayet iyi anlaşılmıştır: Genetik yatkınlık, hormonal dalgalanmalar, sedanter yaşam, uzun süreli ayakta durma, obezite ve hatta küçük travmalar dahi varis oluşumunu hızlandırabilir. Bu süreç genellikle sinsice ilerler. Nasıl ki denizdeki mercan resifleri, yüzeyden bakıldığında görülmez ama derinde çok farklı bir ekosistem barındırır, bacaklarımızda da yüzeysel belirti göremediğimiz dönemlerde valf yetmezliği ve damar genişlemeleri oluşabiliyor olabilir. Gençlerde durum hafif veya erken evrede yakalanırsa, tedavisi de o kadar kolay ve etkili olur.
Varis Cerrahisi Gençlere Uygulanır Mı?
Tedavi seçeneğinin yaşa bağlı olmadığı gerçeğini vurgulamak gerekir. Varis cerrahisi veya girişimsel tedavi yöntemleri (lazer ablasyon, radyofrekans ablasyon, köpük skleroterapisi vb.) genç hastalara da gerektiğinde uygulanabilir. Kararı etkileyen temel unsurlar hastanın klinik durumu varisin derecesi ve yaşam kalitesine etkisidir. Eğer varis, yaşam kalitesini düşürecek kadar belirginse veya ileride daha ciddi komplikasyonlar oluşturacaksa, yaş sınırı gözetmeksizin tedavi planlanmalıdır. Burada önemli olan hastanın cerrahi veya girişimsel işlem sonrasındaki yaşam alışkanlıklarına da dikkat etmesidir ki nüks (tekrarlama) riski düşük olsun.
Gençlerde Varis Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar Nelerdir?
Gelişen teknolojiyle birlikte varis tedavisinde daha az invaziv ve daha konforlu yöntemler ortaya çıkmıştır. Genç yaşta bu tedaviler, kişinin eğitim-iş hayatını çok aksatmadan uygulanabilir.
- Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLA): Damar içine lazer fiberi yerleştirilerek yüksek ısıyla varisli damar kapatılır. Hasta kısa sürede günlük aktivitelerine dönebilir.
- Radyofrekans Ablasyon (RFA): Lazer yerine radyofrekans enerjisi kullanılır. Benzer şekilde, damar ısıtılarak kapatılır.
- Köpük Skleroterapi: Özellikle küçük ve orta çaplı varisli damarlara sklerozan ilaç, köpük formunda enjekte edilerek damar kapatılır.
- Cerrahi Stripping: Daha büyük ve kıvrımlı damarlar için klasik yöntemlerden biridir. Damarın bir bölümünün veya tamamının çıkarılmasını içerir. Ancak son yıllarda genellikle endovenöz yöntemler daha çok tercih edilmektedir.
- Mikroflebektomi: Çok küçük cilt kesileriyle genişlemiş damar bölümleri alınır. Genellikle skleroterapi veya endovenöz tedaviyle kombine edilir.
Tedavi sonrasında, kişinin beslenme ve egzersiz alışkanlıklarında sürdürülebilir değişiklikler yapması, kompresyon çorabı kullanması ve düzenli doktor kontrollerine gitmesi önem taşır.
Genç Yaşta Varis Önlenebilir mi?
Varis, sadece estetik bir sorun değil; doğru önlem alınmadığında, kronik venöz yetmezlik ve çeşitli komplikasyonlara yol açabilen ciddi bir damar hastalığıdır. Genç yaşta görülmesi, özellikle kalıtım, hormonlar, yaşam tarzı, obezite veya fiziksel travmalar gibi faktörlerle yakından ilişkilidir. Bu çok boyutlu tabloyu göz önüne alarak, erken teşhis ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle varislerin ilerlemesi büyük oranda yavaşlatılabilir, hatta başlangıç aşamasında engellenebilir.
İnsan bedenini, ince ayarlarla yönetilen ve her parçasının diğerine bağlı olduğu karmaşık bir makine gibi düşünelim. Bu makinede toplardamarlar, kullanılmış kanın geri dönüşünü sağlayan hayati bir “geri dönüşüm hattıdır.” Hattın boru veya valf kısımlarındaki en ufak bir arıza, tüm sistemde basınç dengesini bozarak uzun vadede yapısal hasarlara neden olabilir. Genç bireyler, özellikle de ergenlik döneminde hormonların doruklarda olduğu ve çeşitli mesleki veya sosyal aktivitelerle uzun süreli ayakta kalmanın/oturmanın mümkün olduğu çağlarda, bu “geri dönüşüm hattını” gözetim altında tutmalıdır.
Unutulmamalıdır ki genetik faktörler tamamen değiştirilebilir unsurlar değildir. Ancak günlük hayatta yapacağınız düzenlemeler, erken teşhis ve uzmana danışma alışkanlığı sayesinde, ileride oluşabilecek büyük sorunların önüne geçmek mümkündür. Dışarıdan bakıldığında ufak bir şişlik veya hafif renk değişikliği gibi gözüken varisler, zamanında müdahale edilmezse uzun tedavi süreçleri gerektiren, maliyeti yüksek ve yaşam kalitesini düşüren bir hastalığa dönüşebilir. Dolayısıyla gençlere düşen en önemli görev, bedensel sinyallerini iyi takip etmek ve gerektiğinde vakit kaybetmeden profesyonel yardıma başvurmaktır.
Varis, uygun yaklaşımla kontrol altına alınabilir ve doğru planlama ile tam tedavi sağlanabilir. Yapılması gereken, sağlıklı alışkanlıkları gündelik yaşantınızın bir parçası hâline getirip risk faktörlerinden uzak durmaktır. Böylece genç yaşta dahi, toplardamar sağlığınızı koruyabilir ve ileride rahat, konforlu bir yaşam sürdürebilirsiniz.
Doç. Dr. Ömer Faruk Ateş, 1988 yılında Amasya’da doğdu. 2011 yılında Gazi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra 2016 yılının başında Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden uzmanlık unvanını aldı. 2019 yılına kadar aynı hastanenin Girişimsel Radyoloji Kliniği’nde görev yaptıktan sonra Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev almaya başladı. Halen Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Girişimsel Radyoloji Bölümü’nde çalışmaktadır.