Radyofrekans Ablasyon

Radyofrekans Ablasyon

Günümüzde birçok kanser türünün ve bazı kronik ağrı durumlarının tedavisinde cerrahiye alternatif, daha az invaziv yöntemler tercih edilmektedir. Bu yöntemlerden biri olan radyofrekans ablasyon, yüksek frekanslı dalgalarla hedef dokuyu ısıtarak yok etme prensibine dayanır. Çok göz korkutucu duyulmasa da aslında bu uygulama, deneyimli uzmanların dikkatli planlama ve takip eşliğinde yaptığı etkili bir işlemdir.

Radyofrekans Ablasyon Nedir ve Nasıl Çalışır?

Radyofrekans ablasyon (RFA) kısaca özel bir iğne benzeri elektrot aracılığıyla tümör veya ağrıya neden olan dokunun içine yüksek frekanslı elektrik akımı gönderilerek dokunun kontrollü şekilde ısıtılması ve ortadan kaldırılmasıdır. Bu yöntemde kullanılan akım, dokudaki su molekülleri ve iyonları titreştirip çarptırarak ısı oluşturur. Tıpkı ellerinizi hızlıca birbirine sürterek ısı hissetmeniz gibi, buradaki çarpışmalar da hedef bölgeyi kısa sürede yüksek sıcaklıklara ulaştırır. Genellikle 50 °C’yi aşan bir ısı, hücrelerin canlı kalmasını önleyecek kadar etkilidir ve bu sıcaklık belli bir süre korunarak hedef dokunun “pişirilmesi” sağlanır.

Ablasyon boyunca doku ısısı belirli bir eşiğin üstünde tutulduğunda hücre zarları ve protein yapıları geri döndürülemez biçimde zarar görür. Ancak dokuyu aşırı derecede yakmamak (örneğin 100 °C üstüne çıkmamak) da önemlidir, çünkü bu tür aşırılıklar karbonizasyon ve dokuda kömürleşmeye yol açarak enerji iletimini bloke edebilir. Bu yüzden işlem, hassas bir dengeyle yönetilir ve ısı dağılımı çevredeki normal dokulara fazla zarar vermeyecek şekilde ayarlanır.

Radyofrekans Ablasyon Hangi Durumlarda Kullanılır?

Radyofrekans ablasyon, en sık olarak kanserli veya iyi huylu tümörlerin lokal olarak kontrol altına alınmasında ve bazı ağrı durumlarında kullanılır. Karaciğer, böbrek, akciğer ve kemik gibi organlardaki sınırlı sayıdaki veya küçük boyutlu lezyonlar için bu yöntem son derece yararlıdır. Örneğin karaciğerde 3 cm’den küçük hepatoselüler karsinom (HCC) varsa ve hasta cerrahiye uygun değilse, RFA ile başarılı sonuçlar almak mümkündür. Böbrekteki 4 cm altı tümörler de benzer şekilde RFA ya da cryoablasyon gibi yöntemlerle tedavi edilebilir. Akciğer kanserinde, özellikle 3 cm’den küçük periferik yerleşimli nodüllerde, cerrahi ya da radyoterapiye (özellikle stereotaktik radyoterapi) uygun olmayan hastalar için RFA öne çıkar. Kemikteki ağrılı metastazlarda ya da osteoid osteoma adı verilen iyi huylu ancak çok ağrılı tümörlerde de RFA hızlı ağrı kontrolü sağlayabilir. Ayrıca bel-boyun fıtığı veya faset eklem ağrısı gibi omurgayla ilgili kronik ağrı durumlarında, ağrıyı ileten sinir yollarını yakarak rahatlama elde etme amacıyla da tercih edilir. Kalpte ise çarpıntı veya ritim bozukluklarında (örneğin atriyal fibrilasyon, AVNRT) sorunlu odaklar benzer şekilde ısıtılarak ritim bozukluğu ortadan kaldırılabilir.

Radyofrekans Ablasyon Nasıl Uygulanır ve İşlem Süreci Nasıldır?

Radyofrekans ablasyon çoğu zaman hastanın uyutulmadan, yalnızca damar yolu sedasyonu ve lokal anestezi ile gerçekleştirilebileceği kadar konforlu bir işlemdir. Bazı vakalarda, özellikle akciğer ablasyonlarında solunumu sabitlemek veya çok ağrılı olabilecek bölgeleri etkili şekilde tedavi etmek için genel anestezi tercih edilebilir. Hastanın durumu tümörün yeri ve doktorun deneyimi doğrultusunda yöntem seçilir. Süreç şu adımlarla ilerler

Hedefi Belirleme ve Giriş Yolu Planlama

  • Öncelikle ultrason, BT (bilgisayarlı tomografi) ya da MRI (manyetik rezonans) gibi görüntüleme teknikleriyle lezyonun tam konumu saptanır. İğne şeklindeki ablasyon elektrotu hangi açıdan ve ne kadar derinlikte ilerletilecek diye plan yapılır. Karaciğer gibi hareketli ve kanlanması yoğun bir organda ultrason kılavuzluğu işlevseldir. Eğer tümör görünürlük açısından zorsa BT kılavuzluğu tercih edilebilir. MRI ise bazı merkezlerde gerçek zamanlı sıcaklık takibi olanağı sağlayarak özel durumlarda büyük avantaj yaratır.

Elektrotun Yerleştirilmesi ve Enerji Verilmesi

  • Elektrot, seçilen görüntüleme yöntemi eşliğinde hedef dokunun tam ortasına veya ablasyonla tamamen yok edilmesini istediğimiz alana yerleştirilir. Ardından, radyofrekans jeneratöründen gelen akım dokuya iletilmeye başlanır. Planlanan sıcaklık ve süreye ulaşıldığında, dokudaki tümör hücreleri geri döndürülemez şekilde hasar görür. Büyük veya çoklu lezyonlarda bazen iğnenin farklı konumlara yeniden yerleştirilmesi gerekir. Amaç “kötü” dokuyu tam olarak kapsayan bir ısı hasarı oluşturmak ve “iyi” dokuyu koruyacak kadar hassas olmaktır.

Takip ve Kontrol

  • İşlem sonrasında çoğu hasta aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilebilir. İlk kontrol görüntülemeler birkaç hafta sonra yapılır. Kontrastlı BT ya da MRI ile ablasyon bölgesinde canlı tümör dokusu kalmış mı bakılır. Eğer hala kısmi bir kalıntı görülürse ek bir seans planlanabilir. Eksik ablasyonun erken tespiti, tedavinin bütüncül başarısı açısından çok önemli bir noktadır.

Radyofrekans Ablasyon Hangi Avantajları ve Başarı Oranlarını Sunar?

RFA’nın en büyük avantajı, hem cerrahi kadar büyük bir travma oluşturmaması hem de çoğunlukla günübirlik ya da kısa hastane yatışı gerektirmesidir. Karşılaştırmak gerekirse, bazen bir cerrahi operasyon sonrasında uzunca bir iyileşme dönemi yaşanırken, RFA ile bu süre kısalabilir. Organın büyük kısmı korunur ve işlem esnasında vücutta büyük kesiler açılmaz. Örneğin karaciğer tümörlerinde 3 cm’den küçük boyutlu olanlarda tam tedavi başarısı birinci seans sonrasında %90’lara yaklaşabilir. Böbrek tümöründe de benzer şekilde 4 cm’den küçük kitleler söz konusuysa başarı oranı oldukça yüksektir. Bir nevi “lazer odaklı” yaklaşım gibi düşünebilirsiniz; sadece hedefi yakarsınız ve çevre doku minimum düzeyde etkilenir.

Bu lokal kontrol başarısı uzayan sağkalıma da yansıyabilir. Özellikle erken evre karaciğer kanserlerinde ameliyat olamayan hastalarda 5 yıllık sağkalım oranları %60-70 gibi oldukça iyi değerlere ulaşabilir. Böbrek tümörlerinde, küçük boyutlu lezyonlarda RFA sonrasında kansere bağlı yaşam kaybı oranları son derece düşüktür ve böbrek fonksiyonlarını da korumada yardımcı olur. Akciğer kanserinde veya akciğere yayılmış bazı metastatik lezyonlarda ise, cerrahi ya da radyoterapinin uygun olmadığı durumlarda yerel tümör kontrolünde mühim bir rol oynar. Kemikte ağrı kontrolü amacıyla RFA uygulandığında ise çoğu hasta günler içinde belirgin bir rahatlama tarifler. Kronik ağrısı olanlar, özellikle bel-boyun fıtığı kaynaklı sinir ağrısı çekenler de benzer şekilde fayda görür.

Radyofrekans Ablasyonun Riskleri ve Komplikasyonları Nelerdir?

RFA genelde güvenli kabul edilse de her tıbbi işlem gibi bazı olası yan etkilere ve komplikasyonlara sahiptir. En sık karşılaşılan durumlar şunlardır

Kanama

  • İğnenin giriş yaptığı alanda veya ısı uygulanan bölgede küçük damarlarda kan sızıntısı olabilir. Neyse ki ablasyon ısısı kan damarlarını pıhtılaştırıcı etki de gösterebilir. Bu yüzden ciddi kanamalar nadiren görülür ama kanama riski yüksek olan hastalarda (örneğin kan sulandırıcı ilaç kullananlar) ekstra önlemler alınır.

Enfeksiyon

  • Isıyla ölmüş olan dokuda zaman zaman bakteri üremesi sonucu apse gibi enfeksiyonlar gelişebilir. Karaciğer ablasyonlarında, safra yollarında problem ya da stent bulunan hastalarda risk bir nebze artar. Ancak düzenli takip ve gerektiğinde antibiyotik kullanımı ile bu sorun çoğu zaman kontrol altına alınır.

Komşu Dokulara Zarar

  • Hedef dokunun çok yakınında önemli bir damar, bağırsak veya sinir demeti varsa ısıdan etkilenme ihtimali mevcuttur. Örneğin karaciğerde ana safra kanalına çok yakın ablasyon yapılacaksa komplikasyon riski yükselebilir. Benzer şekilde böbrekte üreter veya akciğerde büyük bronşlar yakınında özen gösterilir. Yeri geldiğinde iğne çevresine sıvı enjekte edilerek (hidrodiseksiyon) yakındaki yapılar uzaklaştırılır. Tıpkı bir kaza yaşanmasın diye trafiğin sıkışık olduğu bölgeyi genişletme çabasına benzetilebilir.

Akciğerde Pnömotoraks

  • Akciğer ablasyonlarında iğne ile hava kaçağı oluşarak akciğerin sönmesi (pnömotoraks) riski belirgindir. Orta büyüklükte bir pnömotoraks dahi bazen tüp takılmasını gerektirebilir. Bu nedenle hasta işlem sonrası mutlaka gözlem altında tutulur.

Yetersiz Ablasyon veya Tekrarlama

  • İlk uygulamada tümörün tamamı etkilenmezse işlem tekrarı gündeme gelebilir. Hele ki büyük boyutlu tümörlerde, bir kezde ideal sonuç alınamayabilir. Bu başarısızlık değil bazen beklenen bir durumdur ve ek seanslarla düzeltilir.

Radyofrekans Ablasyon Hangi Durumlarda Uygun Değildir?

Her ne kadar minimal invaziv bir yöntem olsa da radyofrekans ablasyon bazı hastalarda uygulanmaz. Örneğin düzeltilemeyen kanama bozuklukları (koagulopati) söz konusuysa, büyük damar yaralanması durumunda kontrolsüz kanama gelişme ihtimali vardır. Karaciğerde tümör eğer ana safra yollarına çok yakında yer alıyorsa ablasyon sonrası safra yolunda ciddi hasarlar oluşabilir. Bağırsaklara veya mideye bitişik konumdaki lezyonlar da risklidir; ısı doğrudan bu yapılara geçerek perforasyon (delinme) gibi komplikasyonlara yol açabilir. Benzer şekilde akciğerde çok merkezi yerleşimli tümörlerde ya da böbrek pelvisine bitişik kitlelerde RFA yöntemi ya uygulanmaz ya da çok dikkatli yapılır.

Ayrıca vücudunda yaygın metastazlar bulunan ve tek bir alanı yakmanın genel gidişatı değiştirmeyeceği hastalarda ya da çok ileri düzeyde organ yetmezliği olanlarda da RFA fayda sağlamaz. Çünkü buradaki amaç genelde lokal bir sorunu çözmektir. Eğer tümörler çok dağınık veya hastanın genel durumu çok kötüyse, daha bütüncül ya da palyatif yöntemler düşünülür.

Radyofrekans Ablasyon Diğer Tedavilerle Karşılaştırıldığında Nasıldır?

RFA, günümüzde mikrodalga ablasyon (MWA), kryoablasyon veya cerrahi rezeksyon gibi seçeneklerle değerlendirilir. Hangisinin tercih edileceği, tümörün boyutu, bulunduğu yer ve hastanın genel durumu gibi faktörlere bağlıdır. Mikrodalga ablasyonda, radyo frekans yerine mikrodalga enerjisi kullanılır. Isı dağılımı daha hızlı ve büyük alanı kaplayabilir, ancak RFA ile benzer oranlarda başarı elde edilir.

Kryoablasyonda ise sıcaklık yerine -40 °C veya altına düşen soğutma kullanılır ve “buz topu” oluşturularak hedef doku dondurulur. Kryoablasyonun en önemli avantajı, bu buz alanını anlık görüntüleyerek nereleri dondurduğunuzu görebilmektir. Ayrıca soğutma, bazı hastalarda daha az ağrı hissi yaratabilir. Yine de kryoablasyon için kullanılan cihazlar ve sarf malzemeleri daha pahalı ve büyük olabilir.

Cerrahi rezeksyon, çoğu zaman en kalıcı ve net çözümü sunar. Ancak her hasta ameliyata elverişli değildir veya ameliyat sonrasında uzun iyileşme süresi istenmez. Küçük bir karaciğer tümörü söz konusuysa ve hastanın genel sağlığı müsait değilse, RFA ile cerrahiye yakın uzun dönem sonuçlar elde edilebilir. Fakat cerrahi, yeterli rezervi olan hastalarda bazen hala ilk seçenek olarak düşünülür. RFA ile cerrahinin en büyük farkı, ablasyonun daha küçük lezyonlarda en yüksek verimi sunması ve bazen lokal nüks oranının cerrahiye göre biraz daha yüksek olmasıdır.

Radyoterapi (özellikle stereotaktik vücut radyoterapisi SBRT) da küçük tümörlerde benzer oranlarda lokal kontrol sağlayabilir. SBRT’nin en büyük avantajı, iğne yerleştirme ihtiyacı olmadan dışarıdan ışın verilebilmesidir. Öte yandan RFA, o esnada biyopsi alma veya diğer girişimleri aynı seansta yapabilme gibi kolaylıklar sunar. Bazı hastalarda SBRT ve RFA kombine dahi uygulanabilir, özellikle birden fazla küçük lezyon varsa tedaviler bölüştürülebilir.

Kalp ritim bozukluklarında radyofrekans ablasyon, temelde benzer bir prensibe sahip olsa da yöntem kardiyologlar tarafından kateter aracılığıyla yapılır. Amaç aritmiye yol açan “elektriksel kaçak” noktayı yakarak ritmi düzene sokmaktır. Bu alanda RFA, diğer ablasyon teknikleri (örneğin cryo balon) ile birlikte halen standart uygulamalardan biridir.

Radyofrekans Ablasyonla İlgili Son Gelişmeler ve Öneriler Nelerdir?

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte radyofrekans ablasyon daha güvenli, kontrollü ve etkili hale gelmektedir. Yeni jeneratörler, dokudaki elektrik direncini ölçerek otomatik güç ayarları yapabilir ve bu sayede aşırı yanıkları önler. Manyetik rezonans kılavuzluğunda sıcaklık haritaları çıkararak tam olarak hangi bölgenin ne derece ısındığı takip edilebilir. Bazı uzman merkezlerde robotik kol sistemleri geliştirilmiştir; bu kollar, bilgisayarla planlanan hedefe iğneyi çok daha yüksek hassasiyetle yönlendirir. Karaciğerde derin ya da zor pozisyondaki bir tümör için, bu robotik sistemler büyük kolaylık sağlayabilir.

Ayrıca ablasyon işlemi, farklı tedavi yöntemleriyle birleştirildiğinde daha iyi sonuçlar verebilir. Örneğin karaciğerde daha büyük tümörlerde önce atardamardan yapılan kemoembolizasyonla (TACE) tümör kanlanması azaltılır, sonra RFA uygulanarak ısı etkisi artırılır. Bazı ileri düzey hastalarda, immünoterapi ya da hedefe yönelik ilaçlar ile RFA’nın kombinasyonu da araştırılmaktadır. Amaç ablasyonun oluşturduğu hasarlı tümör dokusunun bağışıklık sistemini harekete geçirme potansiyelinden faydalanmaktır.

Güncel kılavuzlar, özellikle karaciğer kanseri için 3 cm altındaki lezyonlarda, böbrek için 4 cm altındaki kitlelerde ve akciğerlerde yine sınırlı boyut ve sayıda tümörlerde RFA’yı güçlü bir seçenek olarak belirtir. Bununla birlikte her vaka benzersizdir ve en doğru yaklaşım için multidisipliner bir takım çalışması (cerrah, radyolog, onkolog, gerekirse diğer branşlar) yapılması önerilir. Tedavi sonrasında düzenli kontrol görüntülemeleri büyük önem taşır. Çünkü lokal nüks veya ek lezyon tespiti erken yapıldığında, tekrar ablasyon veya farklı bir yöntemle çözüm aramak mümkündür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir