Skleroterapi varis ve örümcek damarlarını tedavi etmek için minimal invaziv bir yöntem olarak dikkat çeker. Tedavi sürecinde sklerozan madde köpük formunda damara enjekte edilir ve damar duvarında tahriş meydana gelir. Bu işlem genellikle ultrason rehberliğinde yapılır böylece doğruluk artırılır. Damarda hasar oluşur ve kapanma sağlanır zamanla vücut tarafından emilerek dolaşım düzeltilir. Bu yöntem sayesinde hastaların semptomları azalır ve yaşam kaliteleri artar.
Köpük Skleroterapi Nedir ve Nasıl Çalışır?
Köpük skleroterapi varis ve örümcek damarlarının yok edilmesini sağlayan cerrahi olmayan bir tedavi yöntemidir. Bu işlemde damar içine enjekte edilen köpük veya sıvı formundaki sklerozan madde kanı iter ve damar duvarlarının çökmesine yol açar. Zamanla çökerek kapanan damar vücut tarafından emilir ve tamamen kaybolur.
Köpük skleroterapinin sunduğu avantajlar şunlardır:
- Daha büyük damarlar için etkili(6mm üzerindeki damarlar hariç): Köpüğün yoğun yapısı kanı itme kapasitesini artırır ve damarın kapanmasını sağlar.
- Doğrudan temas: Köpük damar duvarlarıyla temas ederek daha hızlı çökmeyi destekler.
- Ultrason rehberliği: Hassas yönlendirme ile derin damarların tedavisinde doğruluğu artırır.
Neden Köpük Skleroterapiyi Tercih Etmelisiniz?
Köpük skleroterapi varis tedavisinde sunduğu avantajlar sayesinde tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntem cerrahi kesiler olmadan yalnızca çok ince iğneler ile enjeksiyon gerektirir dolayısıyla minimal invazivdir. Ayrıca büyük damarları etkin şekilde doldurabilmesi sayesinde sıvı skleroterapiye göre daha geniş tedavi sağlar ve tekrarlayan varisler için idealdir. Köpük tedavisi ayakta tedavi bazında gerçekleştirilir hastanede kalmayı gerektirmez ve kısa iyileşme süresi sunar. Ultrason rehberliğinde yapılan işlemler hassasiyeti artırır ve hedef damarlara ulaşılmasını kolaylaştırır.
Köpük skleroterapinin avantajları:
- Minimal invaziv yöntem ile cerrahi kesiğe gerek kalmaz
- Büyük veya kıvrımlı damarlar için etkili sonuçlar verir
- Hızlı iyileşme süresi ile hasta konforunu artırır
Köpük Skleroterapi Nasıl Uygulanır?
Köpük skleroterapi adım adım uygulanarak damarlarda çökme ve kaybolma sağlar. İşlemden önce tedavi bölgesine lokal anestezi uygulanarak rahatsızlık minimum seviyeye indirilir. Bu aşama özellikle büyük veya ağrılı damarlar için önem taşır. Sonrasında ultrason rehberliği altında etkilenen damar görüntülenir ve iğne doğru şekilde yerleştirilir. Ultrason çıplak gözle görülemeyen damarları görselleştirir ve derin veya kıvrımlı damarlar için çok değerlidir.
Hedef damar bulunduğunda aşağıdaki adımlar takip edilir:
- Köpük Enjeksiyonu: Küçük bir iğne ile sklerozan köpük damara enjekte edilir. Köpük damar içindeki kanı yer değiştirir ve damar duvarlarına temas eder.
- Köpüğün Yayılmasının İzlenmesi: Ultrason rehberliğinde köpüğün damar içinde yayılımı izlenir. Bu tedavinin gerektiği gibi ayarlanmasını sağlar ve köpüğün tüm damarı doldurmasına yardımcı olur. Gerekirse birden fazla enjeksiyon yapılabilir.
İşlem sonunda bacağa varis çorabı veya bandaj uygulanır. Bu kompresyon tedavi edilen damara basınç uygular kanın yeniden girişini engeller ve iyileşmeyi destekler. İşlem süresi genellikle tedavi edilen damar sayısına bağlı olarak 15 dakika ile bir saat arasında değişir. Yaygın varis var ise birden fazla seans gerekebilir. İşlem sonrası doktor önerisine göre yaklaşık 7 ila 14 gün boyunca varis çorabı giymek gereklidir.
İyileşme Sürecinde Neler Beklemelisiniz?
Skleroterapi sonrası iyileşme süreci birkaç hafta ila birkaç ay sürebilen aşamaları içerir. İlk olarak işlemden sonraki 2-4 hafta içinde ilk sonuçlar görülmeye başlanır ancak morluk ve şişlik tam etkileri maskeleyebilir. Ardından 4 ila 8 hafta sonra tedavi edilen damarlar yavaşça solmaya başlar. Tam sonuçlar 2-3 ay sürebilir ve büyük varisli damarlar için ek seanslar gerekebilir. Bu sürede bazı yan etkiler yaygındır ve bunlarla başa çıkmak için çeşitli önlemler alınabilir.
Köpük Skleroterapinin Riskleri ve Yan Etkileri Nelerdir?
Köpük skleroterapi genellikle güvenli bir tedavi yöntemi olarak kabul edilse de bazı potansiyel riskler ve yan etkiler barındırır. Çoğu yan etki hafif ve bölgesel olup birkaç gün veya hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Ancak nadir de olsa daha ciddi komplikasyonlar meydana gelebilir bu nedenle hastaların tedavi öncesinde bu risklerin farkında olması önemlidir.
Yaygın Yan Etkiler:
- Cilt Reaksiyonları: Enjeksiyon bölgesinde kaşıntı kızarıklık şişlik ve morarma yaygın olarak görülür. Ayrıca bazı hastalarda ciltte koyulaşma yani hiperpigmentasyon gelişebilir fakat bu durum genellikle bir yıl içinde kaybolur.
- Ağrı: Tedavi edilen bölge çevresinde ağrı veya rahatsızlık hissi sık görülür ancak bu durum genellikle reçetesiz satılan ağrı kesiciler ile yönetilebilir.
- Ciltte Kabarcıklanma veya Ülserasyon: Nadir durumlarda tedavi edilen damar cilde yakınsa kabarcık veya ülserasyon gelişebilir. Bu tür durumlarda yara bakımı ile iyileşme sağlanır.
Nadir Ancak Ciddi Komplikasyonlar:
- Alerjik Reaksiyonlar: Sklerozan maddeye karşı alerjik reaksiyonlar nadiren de olsa ortaya çıkabilir ve bu reaksiyonlar hafif kaşıntıdan ciddi solunum sorunlarına kadar değişebilir.
- Mikroembolizmler: Nadir bir risk olarak küçük kan pıhtıları oluşabilir özellikle kalpte patent foramen ovale adı verilen rahatsızlığı olan hastalarda bu risk daha yüksektir.
- İnme ve Pulmoner Emboli: Son derece nadir görülmekle birlikte bazı hastalarda kalp krizi inme veya pulmoner emboli gelişebilir. Bu risk köpüğün dolaşıma geçerek kalbe veya beyne ulaşması durumunda artar.
- Tromboz: Derin ven trombozu (DVT) riski düşük olsa da köpük skleroterapi derin damarlarda pıhtı oluşumuna neden olabilir. Eğer pıhtı akciğerlere giderse bu durum hayatı tehdit edebilir.
Köpük skleroterapinin olası risklerini en aza indirmek için ultrason rehberliğinde yapılması ve hastaların işlem sonrası hareketsiz kalmaması önerilir. Kompresyon çorapları kullanmak dolaşımı destekleyerek komplikasyonları azaltmaya yardımcı olabilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Skleroterapi hangi tür damar problemleri için uygulanır?
Skleroterapi, genellikle varisli damarlar, örümcek damarları ve venöz malformasyonlar gibi vasküler problemlerin tedavisinde kullanılır. Özellikle bacaklardaki küçük varisli damarlar ve örümcek damarları için etkilidir. Ayrıca baş ve boyun bölgelerindeki venöz malformasyonların tedavisinde de kullanılabilir. Hemoroid ve hidrosel gibi diğer damar problemleri için de skleroterapi uygulanabilir. Skleroterapi, estetik görünümü iyileştirmek ve ilgili semptomları hafifletmek amacıyla yaygın bir şekilde tercih edilen bir tedavi yöntemidir.
Köpük skleroterapi ile sıvı skleroterapi arasındaki farklar nelerdir?
Foam skleroterapi, sıvı skleroterapiden farklı olarak, damar duvarlarıyla daha iyi temas sağlamak ve etkinliği artırmak için sklerozan maddesinin gazla karıştırılarak köpük haline getirilmesiyle uygulanır. Çalışmalar, köpük skleroterapisinin sıvı skleroterapiye kıyasla daha yüksek damar tıkanma oranları sağladığını göstermektedir. Ancak köpük skleroterapisi geçici yan etkiler, örneğin görsel bozukluklar ve baş ağrıları gibi daha fazla yan etkiye neden olabilir. Her iki yöntem de genellikle güvenlidir, ancak köpük skleroterapisi, özellikle daha büyük varislerin tedavisinde etkinliği nedeniyle daha uygun kabul edilmektedir.
Skleroterapi sonrası damarlar tamamen yok olur mu?
Skleroterapi sonrası tedavi edilen damarlar genellikle üç ila altı hafta içinde solmaya başlar, tamamen kaybolması ise üç aya kadar sürebilir. Ancak tedavi edilen damarların tamamının tamamen kaybolması her zaman garanti edilmez ve bazı damarlar için ek tedaviler gerekebilir. Sonuçlar, damarların büyüklüğü, tedavi tekniği ve kişinin iyileşme sürecine göre değişir. Birçok hasta belirgin bir iyileşme gösterse de tüm damarların tamamen kaybolması herkes için mümkün olmayabilir.
İşlem sonrası nelere dikkat edilmelidir?
Skleroterapi sonrası, iyileşme sürecinin düzgün ilerlemesi için bazı önemli bakım talimatlarına uymak gereklidir. İlk 48 saat boyunca sürekli olarak kompresyon çorapları giyilmesi, ardından sonraki iki hafta boyunca gün içinde giymeye devam edilmesi, kan akışını destekler ve şişliği azaltır. Hafif fiziksel aktiviteler, örneğin yürüyüş yapmak, dolaşımı artırmak için faydalıdır, ancak en az 48 saat boyunca koşu veya ağırlık kaldırma gibi ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. Tedavi edilen bölgelere sıcak su, sauna veya doğrudan güneş ışığı gibi ısı kaynaklarına maruz kalmaktan kaçınılmalı ve bu bölgeler en az iki hafta boyunca korunmalıdır. Enjeksiyon bölgeleri temiz ve kuru tutulmalı, nazikçe sabunla yıkanmalı, ancak tedavi edilen alanlar en az 48 saat boyunca suya daldırılmamalıdır. Ayrıca alkol ve aspirin veya ibuprofen gibi nonsteroid anti-inflamatuar ilaçlardan (NSAID) kaçınılmalıdır, çünkü bunlar kanı seyreltir ve kanama riskini artırır. Sağlık sağlayıcınızın özel talimatlarına uymanız ve takip randevularınıza gitmeniz önemlidir.
Skleroterapi sırasında kullanılan maddelerin yan etkileri nelerdir?
Skleroterapi, varisli ve örümcek damarlarını tedavi etmek için etkilenen damarlara sklerozan maddeler enjekte edilmesini içeren bir tedavidir ve bu tedavi sırasında enjeksiyon bölgesinde ağrı, lokalize kurdeşen, bant kompresyonu ile su toplaması gibi yan etkiler görülebilir. Cilt pigmentasyonunda değişiklik (yaklaşık %30) en yaygın yan etkiler arasında yer alır. Nadir durumlarda cilt nekrozu ve derin ven trombozu gibi ciddi komplikasyonlar gelişebilir, ancak sıvı sklerozanla yapılan tedavilerde komplikasyon oranı %0.22, köpük sklerozanla ise %0.58 civarındadır. Uzun dönem yan etkiler çok nadirdir; bir çalışmaya göre sıvı skleroterapi sonrası 60 ayda %0.4, köpük skleroterapi sonrası ise %1.1 oranında uzun dönem komplikasyonu görülmüştür. Genel olarak skleroterapi, deneyimli uzmanlar tarafından yapıldığında güvenli bir işlem olarak kabul edilmektedir.
Doç. Dr. Ömer Faruk Ateş, 1988 yılında Amasya’da doğdu. 2011 yılında Gazi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra 2016 yılının başında Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden uzmanlık unvanını aldı. 2019 yılına kadar aynı hastanenin Girişimsel Radyoloji Kliniği’nde görev yaptıktan sonra Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev almaya başladı. Halen Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Girişimsel Radyoloji Bölümü’nde çalışmaktadır.